13 Eylül 2007 Perşembe

1919'LARDAN GÜNÜMÜZE HALKÇILIK PROGRAMI VE ANAYASA TARTIŞMALARI (1)

Yazar Vatan Postası
12 02 2007

(Kuvayi Milliye Dergisi'nin çeşitli sayılarında yayınlanmıştır)

YEŞİL ORDU NİZAMNAMESİ

BAYTAR BİNBAŞI SALİH HACIOĞLU'NUN "BEYANNAME"Sİ

HALK ZÜMRESİ SİYASİ PROGRAMI

TEŞKİLATI ESASİYE KUNUNU LAYİHASI

Türkiye’deki yenileşme hareketleri; Nizam-ı Cedid ve Rusçuk Ayanı’na kadar uzanır. O ilk dönmemin olaylarını ayrıca inceleyeceğiz.

Burada; 1920 yılı başlarında, Anadolu aydınlarının, emperyalizme ve kapitalizme karşı Türkiye’ye özgü bir “aydınlanma” ve sosyalizm arayışlarını ve örgütlenme çalışmalarını incelemeye çalışacağız.

Bugünün ve geleceğin anlaşılabilmesi için dünün ve tarihin duruca bilince çıkması gerek. Eksiklerimizin giderilmesi ve kamuoyunda tartışılıp yeni sentezlere varılması umuduyla, Kurtuluş Savaşı günlerindeki anayasa tartışmalarını derlemeye çalıştık.

Dileğimiz; bu ve benzeri çalışmaların, geçmişte olduğu gibi bugün de “YAŞ, TAŞ VE LOŞ BİR BOŞ ZİNDANIN DUVARINA VURULMUŞ YUMRUK GİBİ” kalmaması, egemen ideoloji ve kültürün dayattığı beyin kireçlenmesi illetine karşı bir “fizik tedavi-elektro şok” diriliş heyecanı, azmi ve dinamizmi yaratabilmesidir... Umutsuz yaşanmıyor!

1920 yılının Mayıs ayında, hükümete yasal başvuru yapılmadan, Yeşil Ordu Cemiyeti kuruldu. Derneğin genel sekreteri, Tokat Mebusu Nazım Bey, derneğin gizli olmasını şöyle açıklıyordu: “Bu gizlilik, hükümete (Ankara’ya) karşı değil, sosyal devrimlerden kuşkulandığı bilinen, emperyalist Avrupa’ya karşıydı. (Onların), Doğu sosyal devrimini Anadolu’da boğmaya kalkarak ülkemize saldırmasından korkuyorduk.”

Yeşil Ordu Cemiyeti, halk arasında, özellikle ordu içinde hızla örgütlendi. Batı Cephesi’nde Yeşil-kırmızı flama taşıyan birlikler vardı. Çerkes Ethem, Haziran ortalarında, Çapanoğlu Ayaklanması’nı bastırmak için Yozgat’a giderken uğradığı Ankara’da Yeşil Ordu’ya katıldı. Yine aynı tarihlerde, Dernek, “Yeşil Ordu Nizamnamesi” adıyla bir program yayınladı.

YEŞİL ORDU NİZAMNAMESİ (15 HAZİRAN 1920)

1. Türkiye Yeşil Ordu Teşkilatı, Avrupa emperyalizminin hulül (sızma-yayılma) ve istila siyasetini Asya’dan tard etmek (kovmak) üzere teşekkül etmiş bir mücadele teşkilatıdır.

2. Yeşil Ordu, umum Türkiye’de dahi her nevi emperyalizm cereyanlarını ve sermayelerini haksız tegallüp (zorbalık) ve tahakkümlerini ref ve izale etmekte (yoketmekte) tereddüt etmez.

3. Yeşil Ordu, arazi ve umumi servetten bütün efrad-ı ahalinin (yurttaşların), ancak zati saileri ve maddi ve manevi kabiliyetleri nisbetinde (işgücü ve yetenekleri oranında) faydalanmasını temine çalışır.

4. Su, hava, ışık ve hararet gibi hayati menfaatlerden sayılan ve umumi olan toprağın hükümetçe idaresini ve halkın meccanen (ücretsiz) müşterek mesaisine tahsisini (kollektif kullanımına verilmesini) esaslı ıslahat cümlesinden sayar.

5. Menkul ve servet sağlayan sermayelerden hasıl olacak (doğacak) faydanın şahıslara, ailelere değil bütün efradı ahaliye temini (tüm halka dağıtımı) için iktisadi idarede hükümetin şiddetli müdahalesine taraftardır.

6. Yeşil Ordu, servet tevlik etmeyen (doğurmayan) süs ve kullanma eşyasının bugüne kadar devam edip gelen tasarruf haklarına riayet etmekle beraber bundan sonra birikmesine mani olacak tedbirleri vazifelerinin en ehemmiyetlisi olarak telakki eder.

7. Yeşil Ordu, cemiyet hayatında halk hükümetini ve tam bir “iştirak-i mesai” (kollektif çalışma) usülünü kabul eder.

8. Yeşil Ordu, harb ve askerlikten, kuvvetin kaynak olduğu temellük hakkı (özel mülkiyet hakkı) davalarından nefret eder. Muharebe ve mücadeleyi, ancak bu davalara mani olmak için emperyalizmi imha edinceye kadar meşru görebilir.

9. Yeşil Ordu, yığılmış veya miras kalmış altınlarının gölgesinde daima amir ve mütehakkim yaşayan azınlıklara mukabil, zaruri ihtiyaçlarını bile te’min edemeyerek mütemadiyen azınlıklar hesabına çalışan esir insanların teşkil edeceği çoğunluk ordusudur ve hedef; bu çoğunluğun refah ve saadeti, hürriyet ve selametidir.

10. Yeşil Ordu, yalnız adali ve fikri emeğinin karşılığı olarak yaşayan rençber, amele, hademe, memur gibi beşeriyetin hakiki hadimlerini (insanlığın gerçek hizmetkarlarını) teşkilatının en sağlam unsurları olarak bilir.

11. Yeşil Ordu, zati sa’y (kişisel işgücü) ile cemiyet hayatında yer bulamayacak acezeyi (düşkünleri) ve ihtiyar malul ve mariz (hasta) olanları umumi hayatın müsterek mütesavi (eşit) menfaatlerinden ayıramaz.

12. Yeşil Ordu aile hayatına hürmetkardır.

13. Yeşil Ordu, islamiyetin içtimai (sosyal) esaslarına istinat ederek (dayanarak) asr-ı saadetin (Hz. Muhammet’in yaşadığı dönemin) müşterek samimiyetini iadeye ve Batı’dan gelen kendini begenmiş ihtirasları Asya’dan atmaya çalışmakla yolunu, hak yolu, Allah yolu bilir.

14. Yeşil Ordu, terbiyede (eğitimde), geleceği hazırlama işlerinde kardeşliği her şeye hakim kılmak umdesini (ilkesini) kabul eder.

15. Mektep tahsilini, cemiyetin müşterek hayatındaki esaslara göre, parasız, mecburi ve yatılı olarak sağlamaya taraftardır.

16. Yeşil Ordu, adalet esaslarında, neticeler ve hadiseler ile değil, sebepler ve tesirlerle mücadelenin verimli ve tesirli olduğuna inanır. Bu sebeple her nevi ihtiraslarla rüçhan (üstünlük) ve tefevvuk (büyüklük) iddialarını, ruhi marazları (hastalıkları), ırsi illetleri ıslah edecek müesseselere mahkemelerden, hapishanelerden ve bunlar müntehi olan (bunları gerektiren) bütün cürüm ve ceza hakkındaki nazariyelerden ziyade ehemmiyet (daha çok önem) verir.

17. Yeşil Ordu, en ağır cürmü emperyalizm olarak telakki (kabul eder) ve idam cezasını yalnız bunun taraftarının hakkında meşru mukabele (nefsi müdafaa) olarak kabul eder.

18. Yeşil Ordu, ahlak işlerinde içtimai fayda esasını takip eder. Hayır ve şer ancak cemiyetin ve beşriyetin müşterek saadeti itiyadiyle kaabil-i tefriktir (toplumun ve insanlığın ortak mutluluk geleneği olarak açıklanabilir).

19. Yeşil Ordu, kızıl inkılap ordularının samimi bir kardeşlik ile ebediyen bağlısı ve müttalikidir.

20. Yeşil Ordu’nun farik ve alameti (simge ve işareti) yeşil bayraktır. İslam kardeşliği bu bayrak altında teessüs (yerleşir) ve insanlar arasında kızıl ve yeşil bayrakların irtihadı (birlikteliği), mesut inkılaba ve gerçek saadete yönelen çalışmaları tamamlayacaktır.

21. Yeşil Ordu, Türkiye’de hafi (gizli) bir umumi merkez ile idare olunur. Umumi merkez, bütün Yeşil Ordu teşkilatına malik memleketlerle bağlı olduğu gibi Moskova ve kızıl orduları ile de münasebettedir.

22. Köylere kadar her memlekette Yeşil Ordu’nun umumi merkezine bağlı hafi merkez heyetleri vardır.

23. Teşkilatın şimdilik vazifesi, iş bu programdaki esasların halka neşir ve tamimi (yayın ve bildirimi) ile gelecekteki faaliyet zemininin süratle hazırlanmasıdır.

24. Umumi merkez fiilen harekete geçmek zamanını, harici merkezlerle muhabere (iletişim) ile tesbit ederek büyük faaliyet merkezlerini tayin (belirleme) ve murahhaslarını izam eyleyecektir (temsilcilerini atayacaktır).

25. Yeşil Ordu’nun inkılap hareketi, tahmin olunduğundan daha yakındır ve beşerin saadet istihlası (kurtarılması) bu harettedir.

26. Yeşil ordu’nun teşkilatına mensup olup da emperyalizm tarihinde gayemize hıyanet eden derhal idam olunur.

27. İdam hükmü umumi merkezce verilir ve şimdilik gizli ve hususi vasıtalarla icra edilir.

28. Yeşil Ordu’nun umumi masrafları gizli surette toplanacak ianelerle, mensuplarının vereceği aidattan tedarik olunur.

29. İane toplamakta şikayetlere ve Yeşil Ordu’nun teşkilatının genişletilmesine mani olacak tazyikler (baskılar) ile, aleyhtarı cereyanları artırmağa bahis olacak zor ve tehditler katiyyen memnu’dur (karşı porpogandaya neden olacak her türlü davranış kesinlikle yasaktır).

30. Umumi merkez varidatı, merkez heyetine gönderilecek yüzde yirmi hisse ile kendi hususi teşebbüslerinin temin edeceği menfaatlerden terekküp eder (oluşur).

31. Yeşil Ordu umdelerinin neşr ve tamimi için makale, risale ve kitaplar yazan fikir ve kalem erbabı umumi merkezce taltif edilir.

32. Yeşil Ordu umdelirinin aleyhinde neşriyat ve teşvikatta bulunanlara, şimdilik beşerin saadetine raci olan büyük inkılabın mahiyeti ihtiyatlı lisanla (dikkatle) anlatılarak fikirlerini düzeltmeye gayret edilir.

DAHA SONRA, YEŞİL ORDU’NUN, BAYTAR BİNBAŞI SALİH HACIOĞLU İMZASINI TAŞIYAN “BEYANNAME”Sİ YAYINLANDI.

“Eski dünya; birkaç bin zenginin milyonlarca insanı esir gibi çalıştırarak insanlığın açlık ve sefaletine karşı rahatlıklarını temil etmesinden başka birşey değildir.

Köylüler, çiftçiler, bağcılar, bahçeciler, kunduracılar, yemeniciler, duvarcılar, marangozlar, arabacılar, velhasıl ayağıyla ve koluyla çalışan bütün işçiler geceyi gündüze katarak çalışırlar, çabalarlar, pek zorlukla ancak karınlarını kuru bir ekmekle doyurabilirler, hasta olurlar, aç ve ilaçsız kalırlar. Onlara ne ekmek veren olur ve ne de ilaç veren ve ne de hekim getiren bulunur...

Askerlik der fukarayı alırlar, angarya der fukarayı sürüklerler, dünyanın bütün ağır işlerini fukaraya yüklerler. Sütü fukara yapar, yağı fukara yapar, ipeği fukara işler, ipliği fukara yapar, odun ve kömürü fukara yapar.

Dünyada yenen, giyilen herşeyi fukara meydana getirir. Evleri, konakları, sarayları amele çalışır, yapar. Fakat kendi aç kendi evsiz ve yurtsuzdur. Aşar diye alırlar, vergi derler alırlar, iane derler alırlar. Yol parası, maarif hissesi der, alırlar. Zavallı köylü türlü vergilere katlanır. Ne yolu yapılır, ne mektebi yapılır, ne çocuğu okutulur, ne çoluğu.

Fukaranın hayrına hiçbir iş görülmez, ne davasına bakan olur, ne şikayetini dinleyen bulunur, tahsildar ezer, jandarma ezer, polisi ezer. Anafor, rüşvet hep köylüden, hep fukaradan alınır.

Zengini onu tahkir eder, kimse ona insan diye bakmaz. Sanki allah köylüyü, fukarayı zenginlere kul ve köle olmak için yaratmış.

Ey köylüler, fukaralar; ey çalışkan çiftçiler, namuslu ırgatlar ve ameleler! Gözünüzü açınız, etrafınıza dikkatli bakınız. Etrafınızda bulunan beyler, paşalar ağalar kimlerdir bilir misiniz; onlar da sizin gibi insanlardır. Allah indinde aranızda hiçbir fark yoktur. Allah insanları hep müsavii yaratmıştır. Kimseyi kimseye esir ve köle olarak yaratmamıştır. Sizi fukara yapan, cahil bırakan bu zalimlerin şerrinden kurtulmak için başınızı biraz kaldırınız, sesinizi yükseltiniz, onlardan korkmayınız, onlar kendi kendilerine size birşey yapamazlar, sizi tutmak, sizi dövmek, hapsetmek ve öldürmek için ellerinde bulundurdukları kuvvet; yine fukara güruhudur. Jandarmalar, polisler, askerler hep fukara evlatlarıdır, köylü çocuklarıdır. Onlar da artık öğrendiler ki, karın tokluğuna çalıştıkları ve emirlerini dinledikleri adamlar zalimdirler, gaddardırlar.

Zalimlerin değil, yalnız Allah’ın kulu olduklarını pek güzel anlıyorlar. Artık bundan sonra ağalara, paşalara ve bunların kurdukları hükümetlere itaat etmenin bir günah olduğunu pek güzel anlıyor...”

Derneğin yeraltı örgütünün kurallarını içeren kırk maddelik bir de “talimatname”si vardı.

Dernek, özellikle Ankara ve Eskişehir’deki faaliyetleriyle, sosyalizmin halka tanıtılması, üreten ve çalışanların çıkarlarının korunması doğrultusunda seminer ve konferanslar düzenledi, çeşitli ekonomik-demokratik örgütlenmelerin oluşmasına katkıda bulundu.

Yeşil Ordu, Temmuz 1920’de, “Halk Zümresi” adıyla Meclis Grubu’nu da kurdu ve İçişleri Bakanlığı seçiminde etkinliğini kanıtladı. 8 Eylül 1920 tarihinde “Halk Zümresi Siyasi Programı” yayınlandı.

HALK ZÜMRESİ SİYASİ PROGRAMI (8 EYLÜL 1920)

Maksat ve Meslek (Amaç ve Yol)

Memlekette bile kaydü şart halkı hakim kılmak üzere “Halk Zümresi” teşekkül etmiştir.

Asrın icabına, halkın ihtiyacına göre muktezi teceddüat ve tesisatı (gerekli yenilikler ve kuruluşları) temin etmek (gerçekleştirmek) Zümre’nin gayesidir.

Zümre, islamiyetin kudsi esasatına istinat ederek Asr-ı Saadetteki (Hz. Muhammet’in yaşadığı dönemdeki) samimiyet-i müşterekeyi (içten ortaklığı ve yardımlaşmayı) iadeye ve Garptan gelen ifsadat-ı ahlakikiyeyi (ahlak bozukluğunu), tahakküm ve ihtirasatı (aşırı tüketim hırsını) takim ve imhaya (durdurup yoketmeye) çalışmakla yolunu Hak yolu, Allah yolu bilir.

Zümre’nin meslek-i esasisi, halkın refah-ı umumiye mütasaviyen (eşit olarak) nail ve hadim olmak (erişmek ve sahip olmak) hakkını ihraz etmesine (kazanmasına) hizmet ve delalettir (yol göstermektir). Zümre’nin nazarında, bedeni veya fikri emeğinin mukabili olarak yaşayan rençber, amele, hırfet (meslek) ve sanat erbabı (sahibi), müderris (öğretim üyesi), muallim (öğretmen), memur, hademe gibi faaliyet ve mesai, anasırı beşeriyetin hakiki hadimleridir (gibi işlerde çalışanlar, insanlığın temel özelliklerinin gerçek sahipleridir).

Terbiyede (eğitim ve öğrenimde) istihzarat-ı müstabelede (geleceğe hazırlıkta) uhuvvet (kardeşlik, dayanışma) ve içtimaiyyet-i umumiyeyi (sosyalleşmeyi) ferdiyet-i hodbinaneye (bireysel bencilliğe) hakim kılmak, Zümre’nin en başlı umdelerinden biridir.

Zümre, kapitalistlerin mahsulü tasniatı (hayal mahsülü) ve emperyalistlerin vesile-yi müdahelat ve tahakkümü (müdahale ve tahakküm nedeni) olan düyun-u hariciyye (dış borçları) ve imtiyazat-ı ecnebiyyeyi (yabancılara verilen imtiyazları), masum halk hesabına, en haksız bir külfet-i zalime (zalimce yaptırım) addeder.

HALK VE HÜKÜMET

İcra kuvveti ile teşri selahiyeti (yürütme ve yasama) halkın Büyük Şura’sında temerküz eder (toplanır).

Büyük Şura, livalardan (sancak, tugay, büyük ilçe) rey-i am (genel oy) ile intihap olunan (seçilen) mümessillerden terekküp eder (temsilcilerden oluşur). Onsekiz yaşını ikmal eden (bitiren) her fert intihap etmek (seçme) ve yirmibeş yaşını ikmal edenler de intihap edilmek (seçilme) hakkına maliktir (sahiptir).

Büyük Şura azaları (üyeleri) iki sene müddetle intihap olunurlar ve alelade (olağan) olarak laakal (enaz) dört ay içtima ederler (toplanırlar). Büyük Şura, kaffe-i mesalih (tüm işler) için merci ve hakemdir. Şura, münakid (toplantı halinde) bulunmadığı zaman(larda) azasından üçte biri, intihapla müçtemi kalarak (üyeler arasından seçilmiş üçte birlik bir çoğunluk toplantılara devam ederek), Şura’ya ait hukuk ve selahiyeti istismal eder (yerine getirir).

İntihabın adim-ül imkan (olanaksız) olduğu, mürettep (toplantı), azanın sülüsan ekseriyetiyle tahakkuk etmediği takdirde (üyenin üçte iki çoğunluğuyla oluşmadığı zaman), devre-i intihabiyyenin (dönem seçimlerinin) her defasında azami bir sene temdidi caizdir (uzatılabilir).

Kanun-u mahsusla diğer şuralara tefrik edilen (ayrılan) vezaif ve selahiyet fevkindeki kavaninin vaz’ı ve tadili ve feshi (görev ve yetkileri aşan yasaların bırakılması ve değiştirilmesi ve kaldırılması) ve hukuku-u müktesebenin tevsii ve tahdidi (kazanılmış hakların genişletilmesi ve daraltılması), aff-ı umumi ve hususi, akd-i sulh ve ilan-ı harp (barış ve savaş ilanı), tanzim veya tasdik-i muahedat (anlaşmalar düzenleyip onaylamak) Büyük Şura’nın cümle-yi hukukundandır (haklarındandır).

Büyük Şura, hükümetin inkısam ettiği (kısımlara ayırdığı) şubeleri, kendi arasından müntehap (seçilmiş) İcra Vekilleri marifetiyle idare eder. Aza’yı mütebakiyye (diğer üyeler) icrai hususatta, vekillere dayin-i istikamet ve teftiş ve murakabe (inceleme) ile ledelhave (gerekğinde), bunlardan bazılarını veya cümlesini tebdil eyler (değiştirir).

İDARE

Memleket, coğrafi ve vaziyet-i iktisadi münasebet itibarları ile vücude gelmiş ve gelecek nahiye, kaza ve liva şuraları marifetiyle idare olunur. Nahiye ve liva şuralarının reisleri, o cüz’ü idarilerin icra amiridir. Memuriyetleri, birer derece yukarı şuraların ekseriyetleriyle tasdik olunur.

Vahdet-i idare (yürütmenin birliği) ile cereyan-i umurun (iş ve emir akışının) halelden masun kalmasını (sağlanmasını) teminen memleket teftiş mıntıkalarına ayrılarak Büyük Şura, her defasında ayrı müfettişler göndermek suretiyle, işbu mıntıkaları mütemadiyen teftiş ve murakebe ettirir.

Livalar arasında çıkacak ihtilafı her liva şurasında ikişer zatla birlikte mütefettiş tetkik ve halleder, müfettiş keyfiyetten Büyük Şura’yı haberdar etmeye mecburdur. Müfettişler, idare ve maksad-ı içtimai hilafına (sosyal amaçlılığa aykırı) hareket eden şura reislerinin tedbili, kendisini müzakerata iştirak ettirmek şartıyla ait olduğu şuraya esbab-ı mucibesiyle (gerektiren sebepleriyle) arz eder ve keyfiyetten Büyük Şura’yı haberdar eder.

HİDEMAT-I UMUMİYE (Genel Hizmetler)

Şer’iyye (şeriat yasaları) ve Evkaf (kamu yönetimi), Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiyye (sosyal yardımlar), Maarif (eğitim), İktisat, Adliye, Maliye, Dahiliye, Nafıa (bayındırlık), Hariciye; gaye,i meşruamızın istihsaline (yasal ve haklı amacımızın gerçekleştirilmesine) değin Müdafaa-yı Milliye vekaletlerinden (bakanlıklarından) ibarettir.

Uhuvvet-i umumiyenin (herkesin kardeşlik ve dayanışmasının) tesisini isteyen “Halk Zümresi”, muharebe ve mücadeleyi ancak tahakküm ve istila davalarına mani olmak ve emperyalizmi imha ve beynelbeşer fitneyi izale etmek için meşru görür; ve bu vazifeyi bile istisna her fert hakkında istitaat (güç) nisbetinde hem madden hem bedenen mecburi telakki eder.

Zümre; içtimai, idari ve ahlaki noksanları izale sırasında, küül (alkol), fuhuş, ırza tasallut (ırza geçme), sirkat ve emsali zemaim-i ahlakiyyenin men ve nehyini de (çalma ve hırsızlık gibi kötü ahlakı yasaklama ve ortadan kaldırma mücadelesini de) olanca ehemmiyetle nazar-ı itibare alacaktır.

Zümre, mektep tahsilini cemiyetin hayat-ı müşterekesindeki esasat-ı samimiyyeye göre, meccani ve leyli olarak (parasız ve yatılı) teyide (desteklenmeye) taraftardır. Her tarafta mektepler ve umumi kütüphaneler açılarak okumadık kimse bırakılmayacaktır. Müessesat-ı ameliyye ve fenniyyenin adetleri (uygulama ve bilim kurumlarının metodları) teksir olunacak (yayınlanacak); ve bunların cümlesi hükümetin idaresinde ve meccani (parasız) olacaktır.

Umur-u maliyyede Zümre’nin gayesi, mesai-yi umumiyyeyi (toplumsal çalışmayı) hüsn-ü tanzim ve tevzi edebilmektir (iyi düzenleyebilmek ve paylaştırabilmektir). Bu gaye temin olununcaya kadar vergilerde nisbet-i adiliye ihtimam olunacak, ikinci sınıf olan işçi ve köylü, şimdiye kadar ezildikleri bar-i tekaliften (ağır vergiden) kurtarılacaktır.

Arazinin rekabesi (işletilmesi) beytülmale (Allaha-kamuya-halka) aittir. Toprakları olmayanla, hükümetçe kafi miktarda ve bila bedel arazi verilerek, her rençberin hür ve müstakil çalışabilmesi ve bu suretle toprakların azami imar ve istismarı temin olunacaktır. Bu husus kanunu mahsusla (özel yasayla) tesbit edilecektir.

Emekçilerin (işçi ve köylülerin) meskenleri(nin) kavaid-i sıhhiyeye muvafık (sağlık şartlarına uygun) olması bunların çalıştıkları mahallelerde her türlü tehlikeden masun (uzak) bulunmaları hükümetçe temin edilecektir.

Eczahaneler ve hastahaneler hükümetin taht-ı idaresindedir. Hastalık halinde meccanen tedavi edilmek her ferdin hakkıdır.

Halk zümresi, say-ı zatisiyle hayatında mevki bulamayacak (işgücüyle geçinemeyecek) acezeyi ve ihtiyar, malül ve mariz olanları hayat-ı umumiyyenin aynı derecede menafi-i müştereke ve mütesaviyyesinden ayırmaz. Onaltı yaşına kadar fukara çocukları hükümetçe iskan ve infak ve terbiye olunur (barınma, geçim, eğitim hükümetçe sağlanır).

Teşebbüsat-ı nafıada (bayındırlıkta) imtiyaz usulü yoktur. Tesisat-ı nafıanın kaffesi halkın hukuku umumiyyesi meyanına dahil (toplumsal çıkarlarına göre) ve hükümetin taht-ı idaresindedir.

Halk Zümresi, adalet esaslarında netayiç ve hadisatla değil, esbap ve müessirat ile mücadelenin müsmir ve müessir olduğuna kanidir. Binaenaleyh, her nevi ihtirasat ile rüçhan ve tefavvuk dairelerini, marazi infialat-ı ruhiyyesi, ırsi ve ecdadı sevaik-i beşeriyyeyi ıslah edecek müessesata, mahkemelerden, hapishanelerden ve bunlara müntehi olan bütün cürüm ve ceza hakkındaki nazariyelerden ziyade ehemmiyet verecektir. (Yeş.Ord. 16.)

Tedricen (derece derece) azası halk tarafından müntehap (seçilmiş) Halk Mahkemeleri teşkil olunacak ve hapishaneler dar-ül-mesai haline kalbedilecektir (iş ve üretim merkezi olacaktır).

Refah-ı umumiyi (halkın refahını), mesainin aheng-i intizamından (uyumlu çalışma düzeninden) çıkaracak olan Halk Zümresi, muhtekirlerin (vurguncuların) hile ve desiselerle cem ve celp etmiş olduğu magsubattan (gasbedilmiş mallardan) nefretle, en sahih (temel ve gerçek) sermayeyi say ü amelden (işgücünden) ibaret bilir.

Terakküm ve inhisarı (toparlanması ve tek merkezden idaresi) gayr-i caiz menafiin (uygun olmayan akarların) azami mikyas ile husul ve tevzii (üretim ve dağıtımını en yüksek orana çıkarmak) için istihsal ve istihlak (üretim ve tüketim) kooperatifleri vücude getirilecektir. Ticaret-i hariciyye, hükümetin taht-ü himaye ve murakkabesinde (kontrolunda) bulunan bu teşkilat(lar) marifetiyle yapılacaktır.

İşbu siyasi program muhteviyatını temin-i tatbiki (içeriğinin uygulamaya geçebilmesi) için muktezi kavanin ve nizamatı (gerekli yasa yönetmeliği) ihzar ve teklif etmek (hazırlamak ve önermek) üzere Zümre mensuplarından ve mütehssıslardan mürekkep zevat (üye ve uzmanlarından oluşan kişiler) işe başlayacaktır.

Halk Zümresi’nin 8 Eylül’de programını yayınlaması üzerine, Mustafa Kemal de, uzun süre üzerinde çalıştığı “Halkçılık Programı”nı “Teşkilatı Asasiye Kanunu Layihası” şeklinde hazırlayarak 13 Eylül’de Meclis Başkanlığı’na sunmuştur. 18 Eylül tarihli oturumda, hem “Halk Zümresi Siyasi Programı” hem de “Halkçılık Programı”, birlikte görüşülmek üzere komisyona gönderilmiştir.

TEŞKİLATI ESASİYE KUNUNU LAYİHASI (13 EYLUL 1920)

MAKSAT VE MESLEK

Türkiye Büyük Miillet Meclisi, hududu millisi dahilinde temini hayat ve istiklal ve tahlisi makamı hilafet ve saltanat (hilafet ve saltanat makamını kurtarmak) ahdile (and ve amacıyla) teşekkül eylemiştir (kurulmuştur).

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, hayat ve istiklalini kurtarmağı yegane maksadı ve gaye bildiği halkı, emperyalizm ve kapitalizm tehekküm ve zulmünden tahlis ederek idare ve hakimiyetin hakiki sahibi kılmakla gayesine vasıl alacağı itikadındadar.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, milletin hayat ve istiklaline suikast eden emperyalist ve kapitalist düşmanların tecavüzatına karşı müdafaa ve harici düşmanlarla tevhidi mesai (işbirliği) edip milleti iğfal ve ifsada çalışan (kandıran ve bozmaya çalışan) dahili hainlerin tebidi (haddini bildirmek) için orduyu tarsin etmeği (sağlamlaştırmayı) ve onu istiklali millinin müttakası bilmeği (takipçisi yapmayı) vecibe addeder (yüce görev bilir).

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, halkın maruz bulunduğu avamil-i sefaleti (yoksulluk nedenlerini) izale (ortadan kaldırmak) ile esbab ve ait-i saadet ve refahını (mutluluk ve refahının sebeplerini) temin etmeği umdei esasiye (temel kural) ve binaenaleyh (bundan dolayı) toprak, maarif (eğitim) adliye, iktisat ve aleumum içtimai mesailde (herkesi ilgilendiren toplumsal sorunlarda) asrın icabına ve halkın hakiki ihtiyacına göre muktazi teceddüdat ve tesisatı (gerekli yenileştirme ve örgütlenmeyi) vücude getirmeği başlıca vazige addeder. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti, gaye ve maksatlarını temin için bilcümle mesai ve icraatından millet ve memleketin maruz bulunduğu fiili tecavüzat ve ifsadaata karşı milletin vahdet ve tesanüdünü halele ve müdafaa ve mücahede (savaş) kuvvet ve kudretini nakiseye uğratmaktan (eksiltmekten) ehemmiyetle tevakki eder (önemle kaçınır). Siyasi, içtimai, mudrelerini milletin ruhundan almağa atfı ehemmiyet eden Büyük Millet Meclisi Hükümeti bu umdelerin tatbikatında milletin temayülat ve ihtiyacatı hakikiyesini nazarı dikkatte bulundurur.

Mevaddi Esasiye (Maddi Esaslar)

Hilafet ve saltanat makamının tahlisine (kurtarılmasına) muvaffakiyet hasıl olduktan sonra Padişah ve Halifeti müslimin kavanini esasiye (anayasa) dairesinde mevkii muhterem ve mübeccelini ahzeder (saygıdeğer ve yüce mevkiini kabul eder).

Hakimiyet, bile kaydü şart milletindir, usülü idare; halkın, mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına müsteniddir.

İcrakudreti ve teşri salahiyeti (yürütme ve yasama) milletin yegane ve hakiki mümessili olan Büyük Millet Meclisi’nde tecelli ve temerküz eder.

Türkiye Halk Hükümeti ve Büyük Millet Meclisi tarafından idare olunur. Ve (Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti) ünvanını taşır.

Büyük Millet Meclisi, vilayetler halkınca reyiam ile (halkoyu ile) müntehap azadan mürekkeptir (seçilmiş üyelerden oluşur).

Büyük Millet Meclisi azasının miktarı her elli bin nüfusta bir aza olmak itibariyle terkip olunur.

Büyük Millet Meclisi’nin intihabı iki senede bir kere icra olunur. İntihap olunan azanın azalık müddeti iki seneden ibaret olup fakat tekrar intihap olunmak caizdir. Büyük Millet Meclisi azasının her biri kendini intihap eden vilayetin ayrıca vekili olmayıp umum milletin vekilidir.

Büyük Millet Meclisi her sene teşrinisani iptidasında (Kasım ayı başında) bila davet içtima eder.

Büyük Millet Meclisi Azası her mebdei içtimadan (başlangıç oturumundan) itibaren dört ay sonra Büyük Millet Meclisi’ne ait kaffei husus ve salahiyeti haiz olmak ve gelecek devrei içtimaiyeye kadar hali içtimaı muhafaza etmek üzere her vilayetten asgari birer aza bulunacak surette içlerinden sülüsünü (üçte ikisini) reyi hafi (gizli oy) ile tefrik eder (belirler).

Bilumum kavanin (yasa) vaz ve tadili, feshi (yapma ve değiştirme, kaldırma) ve muahedat (anlaşma) ve sulh akti ve ilanı harp Büyük Millet Meclisi’nin cümlei hukukundadır (haklarındandır).

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, inkisam eylediği devairi kanunu mahsusu (resmi daireler özel kanunu) mucibince intihpgerdesi (seçilmiş) olan vekiller vasıtasıyla, reisinin tahtı riyasetinde (başkanlığında) olarak idare eder. Azayi mutabakiye icrai hususat için vekillere veçhe tayin ve ledelhave (gerektiğinde) bunları tebdil eder (değiştirir).

Ordu, münhasıran Büyük Millet Meclisi’nin şahsiyeti maneviyesinde olup emrü kumandaya müteallik (emir-kumanda zinciri içinde) umur erkanı harbiyei umumiye vekaleti tarafından tedvir olunur (idare olunur).

Büyük Millet Meclisi Reisi aynı zamanda İcra Vekilleri Heyeti’nin de reisidir. Meclis reisi sıfatı ile Meclis namına vazı imzaya (imza atmaya) ve tasdiki mukarrerata (kararları tasdike) selahiyettardır.

İDARE

Türkiye coğrafi vaziyet ve iktisadi münasebet noktai nazarından vilayetlere, vilayetler kazalara münkasem olup kazalar da nahiyelerden terekküp eder.

VİLAYET

Vilayet, umuru mahalliyede (iş mahallinde) şahsiyeti maneviye ve muhtariyeti tammeyi haizdir. Siyaseti hariciye ve dahiliye, umuru askeriye, beynelmilel münasebatı iktisadiye ve Hükümet’in tekatifi umumiyesi ile menafii (çıkarları) birden ziyade vilayata şamil hususat müstesna olmak üzere Büyük Millet Meclisi’nce vazedilecek kavnin mucibince bilumum umuru maarif, sıhhıye, iktisadiye, ziraiye, nafia ve muaveneti içtimaiyenin tanzimi idaresi (Vilayet Meclisleri’nin) salahiyeti dahilindedir.

Vilayet Meclisleri, beş bin nüfusta bir aza itibariyle ve reyiam ile vilayet halkınca müntehap azadan mürekkeptir. Vilayet Meclisleri’nin devairi intihabiyesi, Büyük Millet Meclisi’nin devrei intihabiyesi kadardır. Müddeti içtimaiyeleri senede iki aydır.

Vilayet Meclisi, azası meyanından bir reis il dört azadan teşekkül etmek üzere bir heyeti idare intihap eder. Salahiyeti icraiye, daimi olan işbu heyete aittir.

Vilayette, Büyük Millet Meclisi’nin vekil ve mümessili olmak üzer vali bulunur. Vali, Büyük Milet Meclisi Hükümeti tarafından tayin olunup vazifesi Hükümet’in umumi ve müşterek vezaifini rüyet etmektir (yerine getirmektir). İdareimahalliyeye karşı vaziyet ve vazifesi yalnız murakebeden (gözetimden) ibarettir.

KAZA

23 Kaza, yalnız bir idarei ve inzibati cüzü olup şahsiyeti maneviyeyi haiz değildir. İdaresi, Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından mansup (atanmış) ve valinin tahtı emrinde bir kaymakama mevdudur (bırakılmıştır).

Nahiye

Nahiye, hayatı hususiyesinde haizi muhtariyet bir şahsiyeti maneviyedir.

Nahiyenin bir meclisi, bir idare heyeti ve bir de müdürü vardır.

Nahiye meclisi, nahiye halkinca reiam ile müntehap azadan terekküp eder.

İdare heyeti veya nahiye müdürü nahiye meclisi tarafından intihap olunur.

Nahiye meclisi, salahiyeti kazaiye, iktisadiye ve maliyeyi haiz olup bunların derecatı kavanini mahsusa ile tayin olunur.

Nahiye, bir veya birkaç köyden mürekkep olduğu gibi bir kasabada bir nahiyedir. Bir veya müteaddit köyün birleşmesinden hasil olan nahiyeye (Divan), bir kasabanın teşkil ettiği nahiyeye (Belde) namı verilir.

MÜFETTİŞİ UMUMİLİK

Vilayetler, iktisadi ve içtimai münasebetleri itibariyle birleşerek müfettişi umumilik mıntıkalarını vücude getirirler.

Müfettişi umumilik mıntıkalarının umumi suratle asayişinin temini ve bilumum devair muamelatının teftişi ve müfettişi umumilik mıntıkasındaki vilayetlerin müşterek işlerindeki ahengin tanzimi vazifesi müfettişi umumilere mevdudur (aittir).

Bu arada, 11 Ekim 1920 tarihinde Ali İhsan Bey’in “Mesleki Temsil Sistemi” adlı programı gazetelerde yayınlandı.

Anayasa Komisyonu, bu programlar üzerindeki çalışmaları 21 Ekim’de tamamlamış ve hazırlanan tasarıyı 18 Kasım’da Meclis’e sunmuştur.