13 Eylül 2007 Perşembe

EKONOMİK VE SOSYAL KURTULUŞ SAVAŞIMIZIN TEORİK VE PRATİK SORUNLARI (2)

Yazar Nezih Gençler
13 02 2007

Ne özelleştirme, ne küreselleşme, ne de bürokratik KİT’lenme...

Özerk ve demokratik-merkeziyetçi Kuvayı Milliye Reorganizasyonu

Aşağıda anlatılmaya çalışılan örgütlenme programının bir anda gerçekleşip, sihirli değnek misali tüm sorunları hemen çözüvereceğini beklemek; ütopik bir yaklaşım olur. Bu programın amacı; halkımızın örgütlenme dinamizminin ve geleneğinin hayata geçirilmesidir.

Hele bir halkla beraber başlayalım doğurup dokumaya. Hele bir bulanık sular, sisli havalar durulsun. Kurtla kuzuyu ayırdedelim hele... Birkaç seçkinci “aydın” veya “ulema” değil; halkımız, kendi örgütleriyle savunmaya başlasın kendi çıkarlarını bir, bir... İşte o zaman, herkese, neyin nasıl yapılacağını gösterecek aydın halkımız.

Elbette önceleri birtakım eksiklikler, başarısızlıklar olabilir. Hatta çizilen programa ve hedeflenen amaçlara tam olarak ulaşılamayabilinir de... Ancak, örgütlü halk fiilen işin içinde olacağından; başarısızlıkların nedenlerini, işlerin hangi güçler veya kimler tarafından engelediğini, izaha gerek kalmadan görüp bilecek, kişisel çıkarları uğruna toplumsal çıkarları sabote etmeye kalkanların maskelerini düşürecektir.

GEREKÇE

Önce “devletçi” yoldan, daha sonra “liberal” dalaverelerle; ha bugün ha yarın “sanayileşiyoruz!, kalkınıyoruz!, çağdaşlaşıyoruz!, batılılaşıyoruz!” derken, işte geldiğimiz nokta: Her gün hızla artan işsizlik ve pahalılık, her alanda azan gerilik ve gericilikle yarışıyor. Çarpık sanayisi ve dengesiz ekonomisi, çeyrek demokrasisi ve temelsiz cumhuriyetiyle; yarı-sömürge, yarı-feodal, hiçbir klasik tarih, sosyoloji, mantık kural ve metoduyla bağdaşmayan, “türü kişiliğine özge” bir ülke. Bu ülkede devlet; maddi-manevi tüm millet varını ve olanaklarını, 70 yıldır, “batılılaşmak-sanayileşmek” adı altında, bir avuç yerli-yabancı parababası azınlığa peşkeş çekmiştir. Büyük şehirlerimizde yuvalanmış “seçkin işadamı”, “saygın sanayici” ve “ünlü” banka-holding sahiplerinden oluşan, uluslararası ortaklı birkaç yüz kişilik rantiye finans-kapital soygun çetesi ile; kasabalarımızı örümcek ağı gibi sarmış acenta-bayi, büyük toprak ve benzin istasyonları sahibi, hacıağa, şeyh ve “basiretli” tüccarlardan oluşan, Osmanlı artığı birkaç bin kişilik rantiye tefeci-bezirgan ticani şebekesi ittifak halinde, bilinen parlamenter “yollar”la avuçları içine aldıkları devleti hinoğlu hince “işleterek” tüm halkımızı ve ülkemizi sömürüp ezmekteler. Kendi anayasalarının “kalkınma”, “sanayileşme”, “çağdaş uygarlığı yakalama”, “ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlük”, “sosyal adalet”, “insan hakları”, “hakimiyet; kayıtsız şartsız milletindir”, “vatan-millet sevgisi”, “vergi kutsaldır”, “sınıf ve zümre farkı olamaz” vb. maddelerini her gün “tebdil ve tağyir” edip çiğneyenler gene kendileridir. Bunlar, kendi koydukları kanunları uygulamayı bile halkımıza çok görüyorlar.

Son yıllarda kent rantiyelerine rağmen şehirleri de kuşatan taşra rantiyesi, en ufak bir ışık ve demokrasi kıpırtsını bile yoketmek üzere faşizm provalarını yoğunlaştırıyor. Alman gizli servisi destekli “cihad’ı ekber” nidaları, CİA patentli “bozkurt” ulumaları; televizyonlarda sabahlara kadar, gazetelerde günlerce süren yayınlarla ve “demokratik!, çoksesli!, özgür! yerinden yönetimli!” tartışmalarla kamufle edilip, “ılımlı islamcı” ve “ılımlı türkçü!” dayatmalar popüler hale getirilmek isteniyor. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana Mumcu cinayetleri, otel yangınları, G.O.P. baskınları, faili malum cinayetler, yargısız infazlar, köy yakma ve katliamlar... az. “Baş örtüsü - laik - antilaik - dinli - dinsiz - bölücü - çakıltaşçı - sivil toplum - resmi ideoloji - ikinci cumhuriyet - globallik - demokratikleşme” vs. demagojileriyle milletin kafası esrar kabağına çevrilip, atın önüne et - itin önüne ot koyularak; başımıza örülmek istenen faşizm-bölgesel savaş çorabı gizlenmeye çalışılıyor.

Uluslararası soyguncular şebekesinin pazar paylaşımı ve çapul savaşlarını, Kayzer Wilhelm’in bıyıklarına, Musolini’nin dazlak kafasına ve Hitler’in perçemine bağlayan “hürriyetçi! demokrat!” (ko)medya, aynı şebekenin Türkiye şubesi tarafından gizli - açık beslenip desteklenen yarıresmi çember sakal - sarkık bıyık - tesettür çetelerini, asıl “efendileri”nden ayrıymış gibi lanse ederek bir taşla iki “kuş” vurmayı planlıyor.

Şöyle ki: Eğer, “Türkiye Masası”nın “sömürge faşizmi - bölgesel savaş” hesabı tutarsa, “mesele yok!”; bir avuç mutlu azınlık için daha kârlı, halkımız için daha kanlı günler geldi demektir. “Bozkurtlar” ve “mücahitler” baştacı edilir. Sömürge tipi “şeriat faşizmi” iktidara getirilir. “Hain Yunan”a, “Rum”a, “Arap”a, “İranlı”ya, “Ermeni”ye, “Rus”a, “Bulgar”a CİHAD açılır. Halk mezbahaya sürülürken Dolarlar, Marklar, Siterlinler ve Franklar dünya başkentlerindeki banka hesaplarına transfer edilir. “Türk-islam iman gücü dosta-düşmana gösterile! Allah güçlü devletimizi koruya! Ölenler şehit! Kalanlar gazi! Lakin, tümünün mekânı cennet!”tir. Tabii “öbür dünya”da!

Fakat, “2. Dünya Savaşı”ndaki gibi, emperyalizmin kendi elleriyle besleyip azdırdığı çapulcu çeteleri, Sovyet İşçi-Köylü Orduları önünde nasıl yok oldularsa, tıpkı öyle; yerli-yabancı parababaları tarafından beslenip silahlandırılan çapulcu çeteleri de, İşçi - Köylü - Aydın tüm halkımız önünde aynı akibete uğrayabilirler. Bu nedenle, “Normandiya Çıkartması”na benzer bir Konya-Yozgat “Lâyik-Demir-kır-at Harekatı”; her ihtimale karşı yedekte tutulur ki, kanlı ve kirli ellerini yıkayabilsin efendiler. “Sizi gidi savaş suçluları sizi, şimdi gelin bakalım, yüce adalet önünde hür ve bağımsız mahkemelerde hesap verin!”: “Ulan biz sizi boşuna beslemişiz! Hani ‘TURAN’, ‘TÜRK DÜNYASI’, ‘CİHAD-I EKBER’ falan diyordunuz! Bir halkı bile mezbahaya sokamadınız. Yazıklar olsun size!” diyerek bir sakala idam, birkaç bıyığa müebbet, tesettüre kamu hizmetlerinden men; gerisine bir dahaki “sefer” için beraat... İşte böylece; merkez sağı ve merkez solu ile “demokrasi ve hürriyet aslanları” gene iktidar! Eh! Halkı faşizmden “kurtardılar!” “Allah devlete zeval vermesin!” mi?

Hemen her kesimden insanlarımızın aşınıp yozlaştığı şu günlerde, “yönetime katılım”, “halka açılım”, “örgütlü toplum”, “yerinden yönetim”, “sivil toplum” ve benzeri sloganlar; kimsenin dilinden düşmüyor. Medyanın gözümüze tuttuğu “projektör” ve kulağımızın dibinde patlattığı “bomba”larla her an gündemde olan bu parlak ve moda sözlerin, “körlük-sağırlık” yaratıcı etkilerinden korunabilmek için; toplumsal olay ve ilişkilerimizi duruca bilince çıkarmalıyız.

Türkiye’de en önemli sorun; halk kesimlerimizin örgütlenmesidir. Yıllardır süregelen tersliklerimizin baş nedeni: Politik, ekonomik, sosyal ve kültürel örgütlerin hemen hemen tamamının halkımız için, halkımız tarafından ve halkımızla birlikte kurulmamış olmasıdır. Aklımız ve elimizle kurmadığımız örgütlere inisiyatif ve güdümümüzü vermemiz beklenebilir mi? Herşeyden önce kendimize güvenmeliyiz. “Halk cahildir! anlamaz!” veya “geridir!, beceremez!” kuruntuları; halkı tanımamaktan ve kendimize güvenememekten ya da “Devlet Baba”ya veya özel sektörün “kâr dünyası”na güvenmek alışkanlıklarımızdan kaynaklanır. Her yeniliği “yukardan”, “iyi yönetici, ilerici bürokrat”lardan umma, problemlerimizin çözümünü “iş bitirici, çevresi geniş, mal-mülk sahibi büyük adam”lara ısmarlama ham hayallerini bırakıp, Kuvayı Milliyeci 1. T.B.M.M.’nin tuttuğu yoldan, onların bıraktığı yerden işe başlamalı, o ilk heyecanlı realizmimizi ve örgütlenme dinamizmimizi yeniden canlandırmalıyız. Örgütsüz halkın, köleler kalabalığı olduğunu unutmamalıyız.

“Bizi yutmak isteyen emperyalizme ve bizi yoketmek isteyen kapitalizme” karşı Kurtuluş Savaşı verdiğimiz günlerde, bir “Halkçılık Programı” yapılmıştı. Kuvayı Milliyeciler, verdikleri nutuklarda: “Köylü; çarık ve orağıyla, esnaf; önlük ve çekiciyle, işçi; kasket ve tulumuyla...” tüm halk kesimlerimiz kendi doğal yapılarıyla, bizzat, bütün devlet kuruluşlarına ve Millet Meclisi’ne girecek, öncelikle kendileriyle ilgili alanlardan başlayarak tüm “memleket” yönetiminde inisiyatif ve güdüm, söz ve karar sahibi olacaklardı. Olabildi mi? Olsa: Türkiye’de en az yarım yüzyıl önce; demokrasi tabanına oturmuş, ülke gerçekten kalkınmış, ekonomisi, kültürü ve sosyal yapısıyla daha gelişkin ve çok daha demokratik bir toplumsal düzen kurulmuş olurdu. Olmadı!.. Olmadı diye talihimize küsüp; “biz adam olmayız!.. kader utansın!.. adam sen de, boş ver!..” mi diyeceğiz?

Tüm bunları tartışarak, doğru düşünce ve davranış sentezlerine varabilmeliyiz. Ne için? Yaşanabilir bir doğa ve toplum yaratabilmek için. Nasıl? İşçi - Köylü - Memur - Aydın - Küçük Sanayici - Esnaf halkımızla birlikte. İyi de, nereden başlamalı? Ta en başından; 1. Kuvayi Milliyeciler’in bıraktığı yerden, “Halkçılık Programı” ile işe başlayarak, başta işçi sınıfımız olmak üzere halkımızın gerçek partisini kurup orada örgütlenmeliyiz. Türkiye artık; halkıyla birlikte, halkı için ve halkı tarafından yönetilmelidir. Öyle bir PARTİ yaratmalıyız ki:

Örgütlü parti; halkının içinde, örgütlü halk; partisinin içinde prensibiyle tüm sorunlarımızı ele alıp, hakimiyeti halkımıza gerçekten teslim edebilelim...

Bu güne kadar fazlasıyla denenmiş yollarla bir yere varılamayacağı artık belli. Sorunlara klasik bir devlet dairesi gibi yaklaşan, “kadrosuzluk, ödeneksizlik, kaynak yetersizliği” gibi çeşitli bürokratik, teknik, parasal olanaksızlıklar içinde boğulan, KİT’leri kapitalizmin seralarına ve ucuz hammadde ve kredi kaynağına indirgeyen program ve kadroların partileriyle daha fazla zaman kaybetmek istemiyorsak ya da “liberal” ekonominin “serbest pazar”ında, özellikle son 20 yılın örneklerinde görüldüğü gibi; tarih-toplum-doğa varlıklarımızın açık eksiltmeyle satışa çıkartılıp, en ucuz fiyatı en yüksek rüşveti veren yerli-yabancı şirket ve holdinglere peşkeş çekilmesine “ARTIK YETER!” diyorsak, halkımızın iktidar olduğu DEMOKRATİK TÜRKİYE için örgütlenelim.

Şimdi bazılarımız; “ne yani, koskoca Devlet Baba’nın, yerli-yabancı dev parababası şirketlerin yapamadığını biz züğürtler mi yapacağız?” diye akıllarından geçirebilirler. Bu noktada, halkımızın DURUM ve ÇIKARInın; devlet mekanizmasını elinde tutanların da, yerli-yabancı şirketlerin de DURUM ve ÇIKARLARIndan çok farklı, birbirlerine taban tabana zıt olduklarını artık görmeliyiz. Bütün şehirlerimizde ve köylerimizde bugüne kadar olagelen TARİH-TOPLUM-DOĞA soygunu ve vurgunu; halkımızın DURUMunu daha da kötüleştirip ulusal-toplumsal ÇIKARLARımıza ters düşüyor. Devleti “yöneten” siyasi iktidarlar, her ne pahasına olursa olsun döviz rezervlerini şişirmenin, halktan toplayacakları vergi ve haraçların hesabını yapıyor, düne kadar taksitle peşkeş çektikleri KİT’leri bugün toptan yağmalatma demek olan devleti küçültme demagojisini geveliyorlar. Halkı değil şirketleri kurtarmaya, “işadamları”na ucuz hatta “bağış” krediler dağıtmaya çalışıyorlar. Yerli-yabancı şirketler ise coğrafyayı kirletme, tarihi yoketme, doğayı ve toplumu ezip sömürme pahasına kârlarına kâr katmanın peşindeler. Gerek devletten, gerek yerli-yabancı kapitalistlerden başka bir davranış beklenmez. Devlet ve kapitalistler; (İş Bankası vb.) banka kubbeleri altında, yabancı holdinglerle iş ve güç birliği içinde “kutsal ittifak”larını perçinleyerek, yetmiş yıldır halkımıza karşı “Haçlı Seferleri” yürütüyorlar.

Kentlerimizde; işçi sınıfımıza, dar gelirli memur ve emeklimize, küçük sanayici ve esnafımıza karşı, Anadolu’da; tüm az topraklı ve topraksız köylülerimize karşı yürütülen bu Haçlı Seferleri; Doğu ve Güneydoğuda “terörist avı!” bahanesiyle, Kürt halkımıza karşı ekonomik, sosyal, kültürel baskıdan da öte, yaşam hakkına kasteden bir yoketme savaşına dönmüş. Devlet içinde devlet gizli-açık güçlerle, yörenin büyük toprak sahibi, tefeci-hacıağa, büyük toptancı-tüccar, bezirgan-şeyh gericiliğinin el birliğiyle yürüttükleri bu; Kürt halkımızı yakıp - yıkıp - sürüp yoketme “operasyonlar”ına, bok yedirmeye kadar varan her türlü baskı, işkence ve insanlık dışı tutum ve davranışlara yerel + ulusal + uluslararası platformlarda, Kuvayı Milliye Cephesi’nde örgütlü halk inisiyatifi alternatifiyle karşı çıkmalıyız.

Ülkemizde toprak sorunu, burjuva demokrat anlamda olsun hâlâ çözülememiştir. Buna bağlı olarak “etnik sorun” kördüğüm olmuş, emperyalizmin böl-yönet politikasına hizmet ediyor. Faiz-rant-irat ve aracı kârıyla beslenen tefeci-bezirgan rantiye sermaye tasfiye ya da alt edilememiş, tam tersine, cılız sanayici kapitalizm tamamen tasfiye edilip finans-kapital rantiye tekelleşmesi egemenleşmiş, ağır sanayi kurulamamış, “hürriyet-adalet-eşitlik-laiklik” kitaptan hayata geçirilememiştir. Düşünce ve örgütlenme yasakları sıra dağlar gibi geçit vermiyor. 17. ve 18. yy.larda, kapitalizmin sanayici girişkenlik ve serbest rekabetçi dönemlerinde, bu saydığımız sorunları çözmek; asıl olarak sanayi burjuvazisinin işi ve göreviydi. 19. yy.ın ikinci yarısından itibaren Avrupa’dan başlayarak emperyalizm çağına geçildi. 19. yy.ın ikinci yarısı ve 20. yy. boyunca; “doğu”, “güney” ya da kapitalizm bakımından “geri” denilen ülkelerin egemen sınıfları, emperyalizmin yerel prototipleri ve uzantıları olarak reorganize oldular. Bizimki gibi, “geri kalmış” ülkelerde, artık, gelinen mevcut düzeyi daha gerici ve faşist saldırılara karşı savunmak, Demokratik Cumhuriyeti de, ulusal sanayii de kurup korumak ve geliştirmek ve de burjuvazinin “miras” bıraktığı tüm diğer sorunları çözmek; ancak, başta işçi sınıfı olmak üzere, yoksul ve az topraklı köylü tabakalarının, küçük sanayici ve esnafın, yani halkın örgütlü mücadelesiyle gerçekleşebilecek bir Halk Demokratik Devrimiyle iktidara gelen Sosyalist ya da İşçi Partileri’nin işi ve görevi oldu. Dünyada artık, burjuvazinin yapamadığı, en az yüz yıldır yapmaktan da (durum ve çıkarı gereği) vazgeçtiği; derebeyliğin ve geçmiş toplum kalıntılarının temizlenmesi, köylülük ve ‘ulusal azınlıklar’ sorununun çözümü, sanayileşmenin ve teknolojik gelişimin önündeki engel ve molozların temizlenmesi görevleri, aslında burjuva kökenli bir Demokratik Devrime, fakat burjuvazinin değil, İŞÇİ SINIFININ ÖNDERLİĞİNDE ve ÖZGÜÇLÜĞÜNDE bir “HALK DEMOKRATİK DEVRİMİ”ne kalmıştır.

Sosyalistlerimize, demokratlarımıza, halkımıza ve ülkemize ayakbağı olan sorunlar kördüğümünün “İp Ucu” ve “Ana Halka”sı; doksan yıldır bilinen bu durum, bu çelişki, bu gerçekliktir. Yılların getirdiği bazı ayrıntılardaki nicelik değişimlere rağmen, bütün yakıcılığı ve çıplaklığıyla önümüzde duran İŞ; tarihi momenti yakalayıp görevini yerine getirecek olan, işçi sınıfı ve halk örgütlenmesini becerebilecek nicelik ve nitelikte, Demokratik Devrim Programlı PARTİyi hem Meclis’te hem de halk içinde hayata geçirmektir. Bizimki gibi, Sosyal-Demokrasi’nin kısa vadede bile iflasa mahkum olduğu “geri kalmış” ülkelerde, bugün, böyle bir halk partisi; belki her zamankinden daha çok toplumsal bir ihtiyaç ve umut. Falanca grubun ya da filanca kişinin istek veya dileklerinden bağımsız, objektif, bilimsel bir gereklilik bu.

Toplumsal yaşamın vazgeçilemez dinamizminin kaynağı ÜRETİCİ GÜÇLERin gelişimini engelleyen, onu bir zırh, bir kabuk gibi saran mevcut köhne ÜRETİM - PAYLAŞIM - TÜKETİM İLİŞKİLERİni (üretken İNSAN ve TEKNOLOJİk gelişim değerlerimizi son kertesine dek aşındırıp dejeneri eden, dumura uğratan özellikle son 20 yılın “üretim!”, paylaşım, tüketim, siyasal, sosyal ve kültürel İLİŞKİLERİni) tarihin çöp sepetine atacak; öncelikle ÜRETKEN İNSAN KOLLEKTİF AKSİYONUnun ve TOPLUM HİZMETİNDEKİ TEKNOLOJİnin olmak üzere, tümüyle ÜRETİCİ GÜÇLERin gelişebilmesi için BİLİMSEL olarak gerekli YENİ ve GENÇ ÜRETİM - PAYLAŞIM - TÜKETİM İLİŞKİLERİni hayata geçirecek olan DÜZENi ve İKTİDARı işçi sınıfı ve halkla birlikte kurmaya kararlı bir PARTİ; toplumumuzun hava gibi, su gibi vazgeçilemez, ertelenemez acil ihtiyacı. Bu ihtiyaç; aynı zamanda, “Hattı küdafaa yoktur. Sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır!” gerçeğinden kaynaklanıyor.

Gerek genel olarak tüm halkımızın işsizlik ve pahalılık cehenneminden kurtulamayışında, gerek özel olarak Kürt halkımızın (ayrıca “payına düşen”) kan ve ateş çemberinde yakılmasında; hepimizin derece derece sorumluluğu var. Toplumsal sorunlarımızı; sadece yerel yönetimler ve parlamento platformunda reformist bir ajitasyon ve propagandayla ya da dar fraksiyoncu, “barikatçı” tepişmelerle halledemeyiz. Unutmamalıyız ki, örgütlü halk inisiyatifinin olmadığı bir demokrasi ve cumhuriyet yoktur ve “ULUSAL SORUN”, toprak ve “KÖYLÜ SORUNU”yla “et ile tırnak”tır. Her iki sorunun çözümü de “TÜM İKTİDAR”ın “SOVYETLERE” geçmesine bağlıdır. Ülke genelinde ulusal derlenişi, ekonomik, sosyal ve bölgesel adaleti de sağlayacak olan Demokratik Devrim programlı, vatanseverlik ve mazlum halklar enternasyonalizmi temelinde sosyalist bir partiyi, her yerde ve her zaman varetmeliyiz. Hiçbir “vicdan” ya da “ahlak” anlayışına sığmayan bu DAĞINIKLIĞIMIZ karşısında, hâlâ, “fare deliği mızırdanmaları”ndan, kişisel veya grupçu çıkışlardan kurtulamıyorsak, halkımızla örgütlenip partileşemiyorsak; kim bilir, belki de bilerek-bilmeyerek başka bir “görev!” yapıyoruz!.. Hepimize “kolay gelsin!”...

Burjuva sosyalizmi: “Sosyalizmin bir çeşididir ... ruhsuz, iddiasız sosyalizmdir. Göbekli bürokrat ... sosyalizmidir. (Kendisini) ... istatistik memurluğundan, burnunu kapitalizmin lağım çukurlarından kurtaramayan sosyalizmdir. Sadece reformlarla çok meşgul (ilerlemeci) sosyalizmdir. Bir tabak mercimeğe ağabeylik hakkı taslayan, burjuvaziye karşı hareketleri (yumşatıp) regüle eden, proleteryaca gösterilen cüretlere (eylemlere) otomatik fren sıkıcı sosyalizmdir.” (V.İ.Lenin)

Ve küçükburjuva sosyalistlerinin akıl ve hayallerinden geçirmedikleri “partinin tek bir komitesi yoktur ki, tek bir semt komitesi yoktur ki, yönetici organların tek bir toplantısı yoktur ki, tek bir fabrika grubu yoktur ki, dikkatini, ZAMANININ VE GÜCÜNÜN YÜZDE DOKSAN DOKUZUNU; önemi 1895’ten beri kabul edilmiş olan bu fonksiyonların (yığın içinde pratik çalışmanın, halkın somut sorunlarının dayattığı günlük pratik görevlerin) yerine getirilmesine sarfetmiş olmasın. Bu ancak, harekete tamamen yabancı ülkelerde bilinmeyebilir.” (V.İ.Lenin)

“İnsan; hem toplum yaratığıdır, hem toplum yaratıcıdır. İnsanlık; geçmişinden kalan gelenek-göreneklerle, içinde yaşadığı belirli coğrafya ve iklim şartlarına göre, belirli bir tekniğe dayanarak toplum içinde yaşama güreşini kotarır. İnsanlık tarihi, belirli bir seviyeye ulaşmış toplumsal kollektif aksiyondan doğar ve gelişir. Tarihte herşeye can veren, bu KOLLEKTİF AKSİYONdur.” (Dr.Hikmet Kıvılcımlı)

Gerçekleri; ille de bir kez daha, faşizmin zindanlarında “pratik” yaparak “öğrenmeye”, “faili malum” cinayetler ve dış savaş artık olanak tanımıyor. Onun için; halkımızı ve ülkemizi kucaklayacak bir siyasi parti örgütlenmesi kaçınılmaz bir yaşamsal ihtiyaçtır.

Kitle ve meslek örgütlenmesiyle siyasi parti örgütlenmesi; her ikisi de politik tavır alış biçimleri olduğu halde, birbirlerinden çok farklı ama birbirlerinden ayrılamaz yapılanmalar. Bunun bilincinde olarak, bir siyasi parti örgütlenmesinden “farklı” olarak ele almak durumunda olduğumuz demokratik yığın örgütlenmelerine gerekli önemi vermeliyiz. Hem kazanılmış ekonomik, demokratik, kültürel, politik hak ve platformlarımızı, mevcut demokrasi ve cumhuriyeti daha gerici ve faşist saldırılara karşı koruyup geliştirmek, hem de gerçek bir demokratik cumhuriyet olan sosyalizm için mücadele etmek; yaşanabilir bir doğa ve toplum kurabilmenin temel kollektif aksiyonudur.

Örneğin, KİT’ler için özerklik; onların toplumsal gereksinimlere cevap vermesini zorlaştıran, bilimsel ve teknolojik gelişimlerini engelleyen mevcut mekanizmalara karşı hayati bir ihtiyaçtır. Bu özerklik manivelasını, insan için yeterince çevik ve bilinçli kullanamayan yöneticiler de demokratiklik prensibi olan seçimle değiştirilebilmelidir. “Devlet” demek “Kamu” demek değildir. Gerçek bir kamu yönetimi, örgütlü halkın bizzat kendisinden oluşan devlettir. Kamusal niteliğini tamamen yitirmiş ve kapitalist-emperyalist sistemin bir üst-yapı kurumuna indirgenmiş olan devletin KİT’lerdeki egemenliğini ve antidemokratik müdahalesini engellemek için gerekli olan böyle bir özerk-demokratik yapılanma, onların birer kamu kuruluşu oluşunu inkar etmek anlamına gelmez. “Ferman devletin, KİT’ler bizimdir!”, “Özelleştirme değil kamulaştırma” ya da “devlet, KİT’lerden elini çeksin! Özgür KİT!” gibi slogan ve anlayışlar, tersinden, kapitalizmin değirmenine su taşımakla sonuçlanabilir.

Özerkliği, Anayasa ve Yasalarca da kabul edilmiş, çalışanlarının 506 sayılı SSK Kanunu ve 1475 sayılı İş Kanunu kapsamına alınarak grevli-toplusözleşmeli sendikal haklara sahip olduğu, Kamu Kuruluşu özelliklerine sahip, demokratik bir KİT reorganizasyonu hedeflenmelidir. Devletin, “Parayı veriyorsam düdüğü de çalarım!” yaklaşımı ve “satar kurtulurum!” eğilimi geriletilmelidir, durdurulmalıdır. Her toplumun; ancak, layık olduğu ve hakettiği bir siyasi iktidar tarafından yönetilebileceği unutulmamalıdır. KİT’lerde; toplumsal gelişime ve değişime uygun iş, ürün ve hizmet üretebilecek yapılanmalar, ancak böyle gerçekleşebilecektir.

Devleti beklemeden, özel sektörde teklemeden (ölü gözünden yaş gelmez) an geçirmeksizin, hemen bir ÖRGÜTLENME SEFERBERLİĞİne girişmeliyiz.

Küresel köleliğe, vatan-millet satıcılığına, özelleştirmeye, bürokratik KİT’lenmeye hayır!

Demokratik-merkeziyetçi Kuvayı Milliye Reorganizasyonu

AMAÇ:

· Sınıfsız, zümresiz, ayrıcalıksız bir halk,

· Örgütlü halkın inisiyatif ve güdümünde demokratik bir cumhuriyet

Anayasadaki ve Parti Programındaki SENATO’ya ekonomik ve toplumsal dayanak…

İLKE:

Parti halk içinde, halk parti içinde…

Türkiye Kuvayı Milliye Meclisi

KENT KUVAYI MİLLİYE MECLİSLERİ (Kent Konseyleri)

OLUŞUMU:

Mahalle, Köy ve İlçe Meclisleri’nden başlayarak, aşağıdan yukarıya...

* Fabrika işçilerinin semt bazında seçecekleri İşçi Temsilcileri,

* Memurların seçecekleri Kamu Çalışanları Temsilcileri,

* Bölge veya semt küçük sanayici, esnaf ve hizmet gruplarının seçecekleri Esnaf Temsilcileri,

* Bölge veya semt çocuk ve gençlerinin seçecekleri Gençlik Temsilcileri,

* Üniversite Gençliği Temsilcileri,

* Sivil Savunma Temsilcileri,

* Asker Temsilcileri,

* Kooperatiflerin ve Birliklerin Başkan veya Temsilcileri,

* İşçi sendikaları ve konfederasyonlarının başkan veya temsilcileri,

* TMMOB, TTB, TEB, KÖY-KOOP, Barolar Birliği, Mülkiyeliler Birliği, Öğr. Üyl. ve diğer demokratik kitle ve meslek örgütleri, esnaf teşkilatları başkanları veya temsilcileri,

* İlk ve ortaöğretim Öğretmen Temsilcileri,

* Ulusal, demokratik, halkçı, devrimci, laik ve tam bağımsız cumhuriyet ilkelerine inanan muhtar, belediye meclisi üyesi, belediye başkanı, vali, parlamenter ve bakanlardan oluşabilir.

* Meclis üyeleri, her Belediye Meclisi ve İl Genel Meclisi toplantısına katılabilir.

* Kent Kuvayı Milliye Meclisi; ilk toplantısında, belli bir görev süresi için, örneğin 21 kişilik Yürütme Kurulu’nu ve diğer gerekli çalışma birimlerini oluşturur.

* Meclis, bir veya iki yılda bir kez Genel Kurul için, üç ayda en az bir kez de koordinasyon ve durum değerlendirmesi için toplanır.

* Kent Kuvayı Milliye Meclisi’nin geniş bir katılımla bir an önce kurulabilmesi için, kentteki demokratik kitle ve meslek örgütleri temsilcileri ve ilgili kişi ve kuruluşlar; bir KUVAYI MİLLİYE KURUCU MECLİSİ oluşturur. İllerin Kurucu Meclisleri’nin bir yıl içinde oluşturduğu Kent Kuvayı Milliye Meclisleri, Türkiye bazında birleşerek TÜRKİYE KUVAYI MİLLİYE MECLİSİ’ni oluşturabilirler.

Yapılacak bir anayasa değişikliği ile bu meclisten bir SENATO oluşumu için yararlanılabilir.

GÖREVLERİ:

Doğayı ve toplumu ilgilendiren tüm alanlarda...

* Belediye Başkanı’nın, Vali’nin, diğer resmi kuruluşların ve Parlamento’nun bütün karar ve icraatını denetleyen Kent Kuvayı Milliye Meclisi; gölge ya da alternatif yasama, yürütme ve yargı faaliyetlerini yürütür, gerekli görürse bölgesel ve kentsel referandumlar yapar.

* Meclis, her türlü doğal afete, ekonomik ve sosyal felakete ve halkımıza ve ülkemize yönelik iç ve dış saldırılara karşı etkin, hızlı ve yaygın bir sivil savunma örgütlenmesini gerçekleştirir.

* Grev, boykot, direniş ve gösterilerde veya normal zamanlarda bir kısım polisin, demokrasi düşmanı güçlerin ve uzaktan kumandalı kukla-anarşist çetelerin; işçilerimize, kamu çalışanlarımıza, öğrenci gençliğimize ve diğer halk kesimlerimize karşı anti-demokratik uygulamalara ve provakatif cinayet operasyonlarına giriştikleri herkesçe malum. Tüm bu baskı, kötü muamele, işkence, resmi-gayrıresmi yargısız infazlar, ve kışkırtmalar; Kent Kuvayı Milliye Meclisi’nin yerinde ve anında müdahalesiyle önlenir. Gerçek suçlular, provokatörler ve failler kamuoyuna açıklanır. Bütün olup bitenler, çıkarılacak bültenlerde rapor edilir.

* Kent Kuvayı Milliye Meclisi Genel Kurulu; Belediye Başkanlığı için, Başkan’ın 1. görev yılı sonunda 3/4 çoğunlukla, 2. görev yılı sonunda 2/3 çoğunlukla, 3. görev yılı sonunda salt çoğunlukla erken seçim talebinde bulunabilir.

* Meclis Genel Kurulu; salt çoğunlukla, Valilerin değiştirilmesi talebinde bulunabilir ve bunun için kent bazında referandum kararı alabilir ve uygular.

* Meclis; işverenlerin, devletin ve onların uzantılarının anti-demokratik, yasadışı baskı ve uygulamalarına, insan haklarına aykırı tutum ve davranışlarına, tarihi, toplumu ve doğayı katletmelerine karşı demokratik direniş, teşhir, bölgesel-kentsel referandumlar ile her türlü önlemi alır ve uygular.

* Meclis; özelleştirilen ve özelleştirilmesi düşünülen işletme ve kurumların, kamu arazilerinin ve bankalarının, gerçekten kamunun idaresine yani halk ilgili kesimlerinin demokratik-örgütlü-kollektif inisiyatif ve güdümüne devredilmesi için alternatif programlar önerir ve gerçekleştirir.

* Kent Kuvayı Milliye Meclisleri koordinatörlüğünde, ilgili birlik ve kooperatiflerce kurulacak KOOPERATİF BANKALARI birleşerek MERKEZ BİRLİĞİ örgütlenmelerini gerçekleştirirler. Böylece; üretim-maliye dengesizliği, bütçe ve kamu açıkları, toplumsal üretimden ve katma değerden kopuk finans ve rant egemenliği ve enflasyonun önlenmesi için ilk ve sağlam adımlar atılabilir ve de demokratik bir cumhuriyetin alternatif bankacılığının ilk örnekleri filizlenebilir. Kent Kuvayı Milliye Meclisleri Merkez Birliği’nin koordinatörlüğündeki Kooperatif Bankaları Merkez Birliği; üreticilerin ve tüketicilerin vergilerini kendi birlik ve kooperatiflerine ödemeleri, Halk Bankası, Ziraat Bankası, Emlak Bank gibi kuruluşların ilgili halk kesimlerimizin demokratik-örgütlü-kollektif inisiyatif ve güdümünde, gerçekten birer Kamu Kuruluşu olmaları doğrultusunda alternatif programlar geliştirip bunları hayata geçirmek için mücadele eder.

* Halk örgütlerinin eylemlerini destekleyip koordine eden Kuvayı Milliye Meclisleri, Gecekondu Enstitüleri'nin bir an önce kurulması için kamu kuruluşlarını ve halk örgütlerini harekete geçirir.

* Bütün bunlar zamanla, Kuvayı Milliye Meclisleri'nin anayasal ve yasal hak ve yetkileri haline getirilecektir. Yasama, yürütme ve yargı ile Kuvayı Milliye Meclisleri arasındaki ilişkilerin yasal olarak belirlenmesi, yasama-yürütme-yargı (devlet) organları ile Kuvayı Milliye Meclisleri (halk) arasında demokratik bir dengenin sağlanması; sorunların çözümünü kolaylaytırır. İdare ile bu iletişim, demokratik bir cumhuriyetin vazgeçilemez temel niteliğidir.

* Kent Kuvayı Milliye Meclisi’nin asıl görevi, halk örgütleri arasında koordinasyon, dayanışma ve iletişimin de ötesinde; yaşanabilir bir doğa ve toplum yaratabilmek için kollektif düşünce ve davranışı örgütlemek ve de yerel ve ulusal platformlarda, diğer Kent Meclisleri ile birlikte, her yerde ve her zaman işsizlik ve pahalılığa karşı savaşmaktır.

1- Kent Kuvayı Milliye Meclisleri öncülüğünde ÜRETİCİ KOOPERATİFLERİ

İl merkezleri ve çevrede kurulmuş ve kurulacak;

a) Küçük sanayiciler, imalat ve hizmet sanayii esnafları üretici kooperatifleri,

b) Küçük sanayi siteleri yapı kooperatifleri,

c) Sebze-meyva üreticileri kooperatifleri,

d) Besi hayvanları üreticileri kooperatifleri,

e) Kültür-sanat kooperatifleri,

f) El sanatları kooperatifleri,

g) Bağcılık, kuru üzüm ve şarap üreticileri kooperatifleri,

h) Arıcılar kooperatifleri,

i) Su ürünleri kooperatifleri,

j) Zeytin üreticileri kooperatifleri,

k) Pamuk üreticileri kooperatifleri,

l) Ormancılar kooperatifleri,

m) Pancar üreticileri kooperatifleri,

n) Tarım, orman, petrol, kimya, demir-çelik, enerji, elektronik, kömür, madencilik, dokumacılık vb. sanayi dallarında faaliyette bulunan TDÇİ, TKİ, PETKİM, PETLAS, SÜMERBANK, SEK, EBK, TEKEL, ÇAYKUR, ŞEKER-YEM-GÜBRE SANAYİİ, SEKA, gibi KİT’lerimizi devralmak üzere kurulmuş ve kurulacak üretici kooperatifleri,

o) Özerk-demokratik bir yapıya kavuşturulmuş, nicelik ve nitelikçe geliştirilip yaygınlaştırılmış Tarım Kredi, Tarım Satış, Tarım İşletme Kooperatifleri Birlikleri, ilgili üretici kooperatiflerine devredilmiş DÜÇ, AOÇ gibi kurum, kuruluş ve işletmeler, Köy Kalkınma Kooperatifleri,

p) Tarım Hizmet Kooperatifleri; Makine Kullanma, Sulama, Damızlık Yetiştirme, Yapay Tohumlama, Tarımsal Muhasebe, Yonca Kurutma, Soğuk Hava, Köy Elektriklendirme, Köy Sağlık ve Cenaze Kaldırma Kooperatifleri,

r) Öncelik ve ivedilikle “GAP”da hayata geçirilmek üzere Toprak ve Tarım Reformu Kooperatifleri,

s) Ve diğer üretici kooperatifleri;

alanlarına ve konularına göre Bölge Birliği ve Merkez Birliği örgütlenmelerini gerçekleştirecekler. Bu Merkez Birlikleri; ithalat, ihracat, kredilendirme, paketleme ve işleme dahil her konudaki üretici sorunlarıyla uğraşacak, yeni kooperatif fabrikaları ve işletmeler kurup, çalıştıracak, mevcutları geliştirecek.

ş) Ayrıca, Arazi Kullanma Kooperatifleri kurulacak ve Merkez Birliği örgütlenmesini gerçekleştirecektir.

t) İşsizlikle Mücadele ve Dayanışma Kooperatifleri...

2- Kent Kuvayı Milliye Meclisleri koordinatörlüğünde EĞİTİM KOOPERATİFLERİ

a) İlköğretim Kooperatifleri: Göstermelik okul koruma dernekleri ve okul aile birlikleri yerine her ilköğretim okulunda, velilerin ortak olacağı bir İlköğretim Kooperatifi kurulacaktır. O kooperatifin yönetim kurulu, öğretmen sendikalarının o okuldaki temsilcileri ve okul müdürü; o okulun yönetiminde yetkili ve sorumlu olacak.

Bir ilde kaç ilköğretim okulu varsa o kadar birim kooperatif oluşturulup il birliği kurulacak. İl milli eğitim müdürü, ildeki öğretmen sendikasının temsilcisi ve ilköğretim kooperatifleri il birliğinin temsilcisi; o ildeki ilköğretimin yönetiminde yetkili ve sorumludur. İlköğretim kooperatifleri il birliklerinin birleşmesiyle Türkiye İlköğretim Kooperatifleri Bölge Birlikleri kurulur. Bölge Birliklerinin birlişmesiyle kurulacak olan Merkez Birliği’nin, M. E. Bakanlığı'nın, öğretmen sendikalarının ve Dirimsel Enerji Kurumu'nun temsilcileri; ulusal ilköğretim politikasını oluştururlar.

b) Anaokulu ve Okul Öncesi Kooperatifleri,

c) Lise ve Meslek Okulları Kooperatifleri ve

ç) Üniversite ve Yükseköğrenim Kooperatifleri de il birlik ve merkez birliklerini kurarak aynı şekilde çalışmalarını sürdürürler. YÖK iletişim ve koordinasyon kurulu olarak reorganize edilir.

d) Öyle görünüyor ki; kâr amacıyla kurulmamış ve kamuya ait eğitim ve öğrenim kurumlarının nicelik ve nitelikçe yeterli konuma geldiği, öğretmenlerin ve öğretim üyelerinin insanca yaşam koşullarına kavuştuğu bir ortam yaratılıncaya kadar özel okullar ve dersaneler varolmaya devam edecek. O güne kadar, dersane ve özel okul öğretmen ve öğretim üyelerinin kuracakları kooperatif dersaneleri ve kooperatif okullarıyla; bu alanda egemen olan kâr amaçlı yaklaşımlardan doğan yıkım ve dejenerasyon göreceli olarak azaltılacaktır.

Tüm eğitim ve öğrenim kurumlarımızda, özer-demokratik bir yönetim ile eğitim ve öğrenimin birliği sağlanmadan bilimsel eğitimden bahsedilemez.

3- Kent Kuvayı Milliye Meclisleri koordinatörlüğünde SOSYAL GÜVENLİK KURULUŞLARI

a) İlgili halk kesimlerimizin örgütlü inisiyatif ve güdümünde birer kooperatif gibi özerk-demokratik kamu kuruluşları olarak yeniden yapılandırılmış SSK, Bağ-Kur, Emekli Sandığı,

b) Kent Meclisleri’nin ilgili birimlerinin inisiyatif ve güdümünde, özerk ve demokratik kamu hastaneleri olarak reorganize edilmiş SSYB ve üniversite hastaneleri,

c) Eczacı kooperatifleri, Tarım Sigorta Kooperatifleri, Köy Sağlık Kooperatifleri; konularına göre Bölge Birlik ve MERKEZ BİRLİK’lerini kuracaklar.

Sanayi ve tarım sektörlerinde çalışanların tamamının sosyal sigortalar kapsamına alınması ve tüm diğer sorunların çözülebilmesi, işsizlik sigortasının gerçekleştirilmesi; bu Merkez Birlikleri’nin başlıca görevleridir.

4- Kent Kuvayı Milliye Meclisleri öncülüğünde Yaşamın Özgürleştirilmesi ve DİRİMSEL ENERJİ KURUMU

"Sevgi, çalışma ve bilgi; canımızın ana kaynaklarıdır. Öyleyse, yaşama onlar yön vermelidir." (Wilhelm Reich)

Bu ilkenin ışığında, halk örgütleri ve ilgili cumhuriyet kurumlarının temsilcileri öncülüğünde özerk bir yapıda kurulan bu enstitü; dirimsel ve cinsel enerjiyi, yaşam enerjisini araştırma, inceleme görevini üstlenir. Sağlıklı ve özgür insan yetiştirebilmek için, özellikle 0-7 yaş arasında olmak üzere yaşamın her aşamasında insanlar, aileler ve eğitim kurumları ile organik bütünlük içinde çalışan Kurum, pilot yaşam laboratuvarları kurar.

5- Kent Kuvayı Milliye Meclisleri öncülüğünde TÜM TÜKETİM MALLARI KOOPERATİFLERİ

İllerde kurulmuş ve kurulacak her konudaki tüketim kooperatiflerinin ve TANSAŞ, BEL-KO gibi kuruluşların özerk-demokratik bir yapıya kavuşturulmasıyla oluşan tüketim kooperatiflerinin kuracağı Bölge Birlik ve Merkez Birlikleri; modern, büyük alışveriş merkezleri kurar ve halkımıza taze, ucuz, taksitle, kaliteli her türlü mal ve ürünü sunar. İthalat, ihracat ve diğer konularda Üretici Kooperatifleri Merkez Birliği ile dayanışma, iletişim ve organik bütünlük içinde çalışır. Kent Meclisleri’nin ilgili birimleriyle birlikte; kalite kontrol, fiyat kontrol, tüketiciyi koruma, asgari ücret ve asgari geçim endeksini tesbit birimleri oluşturur.

6- Kent Kuvayı Milliye Meclisleri öncülüğünde KONUT YAPI KOOPERATİFLERİ

İl merkezleri ve çevrede kurulmuş ve kurulacak yapı kooperatiflerinin ve Bölge Birlikleri'nin, Türkiye bazında Merkez Birliği örgütlenmesini gerçekleştirmesi; konut problemi ve çarpık yapılaşmayı, altyapısızlığı, tarih-toplum-doğa gaspını ve çapulunu önleme yolunda yaşamsal bir gerekliliktir.

Belediyelerin ve hazinenin elindeki kamuya (yani halka) ait arsa ve arazilerin bilimsel değerlendirmesini yapıp modern, kendi kendine yeterli Örnek Kentler kurmak için çalışmalar yürütecek olan Konut Yapı Kooperatifleri Merkez Birliği; demokratik kitle ve meslek örgütleriyle yardımlaşma, dayanışma ve iletişim içinde, projelendirmeden konut ve tesis üretimine, yurtiçi-dışı kredi olanakları bulup kullandırmaya kadar her alanda faaliyet gösterir. Böylece, sosyal dayanışmayı ve unutulmuş imece geleneklerimizi yeniden özendirip canlandırarak, asırlardır bu alanda doğaya ve insana karşı işlenmiş suçlara son vermek üzere her türlü sosyal, ekonomik ve kültürel çalışmayı yürütür.

7- Kent Kuvayı Milliye Meclisleri öncülüğünde TURİZM GELİŞTİRME KOOPERATİFLERİ

Amaç: Turizmi; aracıların ve yabancı ortaklı şirketlerin kâr amaçlı doğa, toplum, tarih gaspı ve çapulu olmaktan kurtarmak ve halka yaptırtmaktır.

Geçimini turizmden sağlayan halk kesimlerimizin il merkezleri ve çevrede kuracakları çeşitli dallardaki turizm kooperatifleri, konularına göre Bölge Birlik ve Merkez Birliği örgütlenmesini gerçekleştirecekler. Öncelikle;

a) Bünyesindeki aile pansiyonculuğu kooperatiflerini destekleyip yaygınlaştırmak, yurt içinde ve yurt dışında tanıtarak doluluk oranlarını artırmak, eğitim, kültür, sağlık, rehberlik vb. konularda geliştirmek,

b) Çeşitli turistik ve sosyo-kültürel amaçlı tesisleri, tatil köylerini projelendirip hayata geçirmek,

c) Çeşitli turistik hizmet, deniz ve kara turlarını, rehberlik hizmetlerini yapmak,

d) Danışma, döviz bozdurma, kara, deniz ve hava taşıtları kiralatma ve turistik alışveriş merkezleri açmak,

e) TC Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Turizm Geliştirme Kooperatileri Ana Sözleşmesi’ndeki diğer amaç ve hedefleri gerçekleştirmek,

f) Bu alanda faaliyet gösteren TURBAN gibi KİT’lerimizin hizmet ve turizm kooperatifleri olarak reorganizasyonu; bu Merkez Birliği’nin başlıca görevleridir.

8- Kent Kuvayı Milliye Meclisleri öncülüğünde KARA-HAVA-DENİZ-DEMİR YOLLARI YÜK, POSTA VE YOLCU TAŞIMACILIĞI KOOPERATİFLERİ

Kurulmuş ve kurulacak sözkonusu kooperatifler ve birlikler, bu alanlarda faaliyet gösteren TCDD, THY, TDİ, PTT gibi KİT’lerin reorganizasyonuyla oluşacak iletişim ve ulaştırma kooperatifleri ve onların birlikleri; MERKEZ BİRLİĞİ örgütlenmelerini gerçekleştirecekler. Böylece; gerek yük, kargo ve posta gerekse de yolcu taşımacılığında standartlaşma, güvenilirlik, kendi kendine yetiş ve sosyal dayanışma sağlanacaktır.

9- Yapı-Koop. ve Tur.Glş.Koop. Merkez Birlikleri’nin,

TMMOB ve Kent Kuvayı Milliye Meclisleri’nin

gözetim, denetim ve katkılarıyla;

a) PROJE İMECESİ: Bir yandan mevcut yapılaşmanın, diğer yandan yeni yapılaşmaların; tarihi, doğal ve sosyal amaçlılık doğrultusunda reorganizasyonu için projeler üretirken, konu ile ilgili seminer, konferans ve proje yarışmaları düzenler.

b) İNŞAAT İMECESİ: İnşaat malzemeleri teminini, üretimini ve her türlü konut ve tesis üretimini gerçekleştirir.

c) İŞGÜCÜ İMECESİ: İnşaat işçi ve taşeronlarının kuracağı, işi paylaştırma ve işbölümü amaçlı bir işgücü dayanışma birimidir.

d) Her üç birim de, bölge veya şantiye alanları sayılarına göre artış göstereceğinden, EKİPLER (İMECELER) MERKEZ BİRLİĞİ’nin koordinatörlüğü gereklidir.

10- Kent Kuvayı Milliye Meclisleri koordinatörlüğünde, ilgili kooperatiflerce kurulacak KOOPERATİF BANKALARI da birleşerek; ULUSAL KOOPERATİFLER MERKEZ BANKASInı oluşturur. Hatta, bu Kooperatif Bankaları Merkez Birliği; İsviçre’deki gibi, Uluslararası üst örgütlenmelere de gidebilir.

Müzminleşmiş pahalılık demek olan enflasyonun önlenebilmesi; bankacılık ve finans sistemimizle toplumsal üretim, dağıtım, paylaşım ve tüketimimizin organik bir ilişki içinde, ulusal bazda planlanmasına ve yeniden örgütlenmesine bağlıdır. Bu nedenle de Kooperatifler ve Kooperatif Bankaları hayati önem taşımaktadır. Böylece, ileri ve demokratik bir toplumun alternatif bankacılığının ilk örnekleri filizlenecektir.

Son günlerde çokça tartışılan kamu arazileri ve bankaları halkımızın öz varlıklarıdır. Bu nedenle, halkımızın demokratik-örgütlü-kollektif inisiyatif ve güdümünde yeniden yapılandırılacaktır. Ayrıca, hazine arazilerinin ve kamu bankalarının satışı, ulusal güvenliğimizi yakından ilgilendirir.

Kamu bankalarımız, kuruluş amaçlarına ve işlevlerine uygun, üretici halk kesimlerimizin örgütlü-kollektif inisiyatif ve güdümünde bir yeniden yapılanma ile verimli hale getirilecek. Halk Bankası; küçük sanayici ve esnafımız için vardır. Ziraat Bankası köylü üreticilerimizindir. Milyonlarca evsizimizin konut sorunun çözümünde Emlak Bank’tan yararlanacağız.

- HALK BANKASI; Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği (USİAD), Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Kefalet Kooperatifleri Merkez Birliği, TESK, Türkiye Bakkallar ve Bayiler Federasyonu gibi örgütlerin öncülüğüyle kurulacak ESNAF KOOPERATİFLERİ BANKASI’na devredilecek,

- ZİRAAT BANKASI; Köy Koop, Tarım Kredi, Tarım Satış ve diğer tarım-hayvancılık kooperatifleri Merkez Birlikleri’nin, Ziraat Mühendisleri, Ziraat Odaları ve diğer üretici köylü örgütlerinin öncülüğüyle kurulacak TARIM KOOPERATİFLERİ BANKASI’na devredilecek,

- EMLAK BANK; Konut Yapı Kooperatifleri Merkez Birliği ve TMMOB'nin öncülüğüyle kurulacak KONUT KOOPERATİFLERİ BANKASI’na devredilecek,

- ETİBANK, İLLER BANKASI, VAKIFBANK, ŞEKERBAK gibi kamu banka, tasarruf, yatırım ve kredi kuruluşları; ilgili halk kesimlerimizin kuracağı Kooperatif Bankaları’na devredilecek...

Kısaca özetlersek; tarım, sanayi ve hizmet gibi tüm alanlarda faaliyet gösteren bütün KİT’lerin, özelleştirilen ve özelleştirilmesi düşünülen tüm işletme ve kurumların gerçekten birer Kamu Kuruluşu olabilmeleri için, benzer biçimde, çalışanların ve ilgili halk kesimlerimizin demokratik - örgütlü - kollektif inisiyatif ve güdümündeki HİZMET, BANKACILIK ve ÜRETİCİ KOOPERATİFLERİNE devri gerçekleştirilecektir...

11- Gene Kent Kuvayı Milliye Meclisleri öncülüğünde her kentte Sivil Savunma birimleri kurulacak, mevcut sivil savunma teşkilatı, ulusal savunmayı da kapsayacak biçim ve özde reorganize edilerek ulusal bazda halka dayalı, çağdaş ve gerçek bir sivil savunma örgütlenmesi gerçekleştirilecektir.

SONUÇ

Halk örgütlerimizin yapacağı iş ve hizmetlerin ayrıntılarıyla tesbiti, bölge ve şehir özelliklerine göre somut plan ve programların nasıl gerçekleştirilebileceği, önceliğin ve ivediliğin hangi iş ve hizmet gruplarında olabileceği; kurucu İl Kuvayı Milliye Meclisleri’nin düzenleyeceği seminer, açık oturum ve panellerde tartışılarak kararlaştırılacak ve halkımızın bir an önce işi ele alması sağlanacaktır.

Uluslararası banka ve holdinglerin etki ve telkinleriyle atanmış bürokrat bağımlılığına karşı ulusallığı, demokratikliği, halkçılığı ve bağımsızlığı savunan bir özerklik; ve despotik-bürokratik merkeziliğe karşı demokratik-merkeziyetçilik doğrultusunda hazırlanmış-hazırlanacak rapor, yönetmelik ve yasa tasarıları, zaman kaybetmeden tartışılıp netleştirilecek, bunlar bir an önce yasallaştırılıp yürürlüğe sokulacaktır.

Böyle bir reorganizasyonda çıkabilecek aksaklıkların ve eksikliklerin tesbiti için “PİLOT” uygulamalar başlatılmalıdır. Bu uygulamalarda, amaçdan sapılıp özelleştirme, yerinden yönetim, federasyonlaşma, otonomlaşma, bölgecilik, bölünmüşlük ve ulusal, demokratik, halkçı, laik sosyal hukuk cumhuriyeti ilkelerinden sapılmaması için özerkliğin yanında demokratik-merkeziyetçiliğin de hayata geçirilmesi vb. önlemler alınması gerekir.

Bu tip yeniden yapılanmalardaki tehlikelerden biri de POPÜLİZMdir. Bürokrasiden ve aşırı devlet müdahalesinden kurtulalım derken; yetkili-yetkisiz, ilgili-ilgisiz, bilgili-bilgisiz ayırımı gözetmeden, sırf “katılımcı” ve “demokratik” olsun diye MEDİOKRASİYE; ORTA KARAR, VASAT çoğunluğun yönetime abanmasına da göz yumulmamalıdır.

(KUVAYI MİLLİYE dergisinin Mayıs-Haziran 2000 tarihli 22. sayısından)