Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askeri bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, halkın ve devletin bağımsızlığını koruyacak (silahlı) kuvvetlere (onlar) emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve halkın araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, ordu adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki, yurdu savunmaktan ve korumaktan ibaret olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya halkın kendisine kalıyordu... İşte buna KUVÂ-Yİ MİLLİYE diyoruz... 1923
VATAN POSTASI BATI

Gazeteler

PETROL KANUNU

Yazar Jeofizik Mühendisleri Odası
21 02 2007

6326 SAYILI PETROL KANUNU VE BAZI KANUNLARDA

DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI HAKKINDA

JEOFİZİK MÜHENDİSLERİ ODASININ GÖRÜŞLERİ


Dünyada (%62) olduğu gibi, Ülkemizde de, enerji tüketiminde petrol-doğalgaz %60 gibi büyük bir payla birinci sırada yer almaktadır. Petrolün 21. yüzyıl boyunca bu durumunu koruması beklenmektedir.

Küreselleşen dünya, enerji sektöründeki gelişmeler yakından takip edildiğinde enerji politikalarını şekillendiren Türkiye, 67.8 milyon nüfusu ile 2003 yılı kişi başına düşen 3.383 $’lık (Merkez Bankası, GSMH yıllık) milli hasılası ile hızla sanayileşen bir ülke konumundadır. Günümüz Türkiye’si; hızla gelişen sanayisini, ekonomik gelişimini, geleceğini ve enerji ihtiyaçlarını dikkatle takip etmek ve planlama yapmak zorundadır.

2003 yılında, Türkiye’de üretilen petrolün toplam petrol arzına( yerli üretim ve ithal petrol) oranı ise %’9 dur. Türkiye’de üretilen doğalgaz ise; toplam doğalgaz arzının yaklaşık %3’ünü karşılamaktadır.

Önümüzdeki yıllarda, Ülkemizde hızlı sanayileşmeye paralel olarak petrol ve doğalgaz talebine artış beklenmektedir. 2020 yılında Türkiye’nin bugünkü petrol talebinin yaklaşık 2 katına, doğalgaz talebinin ise 5 katına çıkacağı tahmin edilmektedir.

2003 yılı itibariyle, ham petrol talebinin (petrol ürünleri hariç) %91’i, doğalgaz talebinin ise %97’si ithalat ile karşılanırken, bu oranların 2020 yılında sırasıyla %99 ve %100 olması beklenmektedir.

Jeofizik yöntemlerle Petrol aranması

1954 yılından 2003 sonuna kadar ülkemizde 177 şirket faaliyette bulunmuş olup, 3.482,4 ekip/ay jeolojik, 4.468 ekip/ay jeofizik saha çalışmasının sonucunda 3075 adet kuyu delinerek 6.043.853 metre sondaj gerçekleştirilmiştir. Bu kuyulardan 1158’i arama, 485’i tespit, 1321’i üretim, 30’u enjeksiyon, 81’i jeolojik istikşaf amaçlıdır.

Son yıllarda petrol arama ve üretim faaliyetlerinde önemli düşüşler yaşanmaktadır. Özellikle yerli ve yabancı sermayeyi sektöre çekebilmek için, 6326 sayılı Petrol Kanunu’nda günün şartlarına uygun, gerekli düzenlemelerin yapılması önem arz etmektedir.

Halen yürürlükte olan (6326 Sayılı) Petrol Kanunu’nun İrdelenmesi

Türkiye’de petrol arama ve üretim faaliyetlerini düzenleyen “Petrol Kanunu” şüphesiz tüm kamu ve özel petrol sektörünü etkileyen en önemli hususların başında gelmektedir. Başlangıçta oldukça liberal olan Petrol Kanunu’nda en radikal değişiklik 05.04.1973 tarihinde kabul edilen ve sektöre devletçi yönden yaklaşan 1702 sayılı Kanun ile yapılmıştır. 1702 sayılı Kanunla getirilen değişiklikler liberal bir petrol politikasından devletçi bir politikaya dönüşün tescili olmuş ve uzun yıllar yabancı petrol şirketlerinin Türkiye’ye kuşku ile bakmasına ve aramaları askıya almalarına sebep olmuştur. Petrol Kanunu’ndaki bu durum; 1983 yılında 2808 sayılı Kanun ile değişitirilmiştir. Ancak kanunun mevcut hali ile de günümüz petrol arama ve üretimine cevap veremediği aşağıda belirtilmeye çalışılmıştır:

· Ruhsat sayılarındaki kısıtlamalar ,

· Süresi sona eren bir sahaya aynı şirketin bir yıl müracaat edememesi,

· Deniz ve Kara Sınırlarının Kıyı Çizgisi Ile Ayrılmaması ,

· Devlet Hissesi ,

· Mevzuat Kirlenmesi ,

· Kur Politikası ,

· Ekonomik Stabilizasyon ,

ÖZETLE

Petrolün ekonomik güç olmaktan öteye siyasi güç olduğunu unutmamalıyız

Sovyetlerin yıkılışı ile birlikte Sovyetlerin Avrasya’daki mirası üzerinde üç büyük önemli güç mirası paylaşmak üzere çekişmektedir. Global olarak halen rakipsiz kaldığı düşünülen ABD, Ortadoğu, Orta Asya ve Kafkaslar’da Avrupa Birliği ile Çin’in pay kapmasını engelemeye çalışmaktadır.

Yukarıda 7 ana maddede özetlenen problemler, yabancı şirketlerin de ortaklıklar veya tek başlarına yaptıkları yatırımlarda çok önemli etkenlerdir. Deniz ve Kara Sınırlarının Kıyı Çizgisi ile Ayrılmaması maddesi, Özellikle süre ve yükümlülükler, Devlet Hissesinin standart olması deniz aramalarını, Kur Politikası ve Ekonomik Stabilizasyon maddelerdeki politikaların belirsizliği tüm yabancı yatırımları engeller niteliktedir. Kur politikasında yaşanan karmaşa, şirketleri Türkiye’den çekilme noktasına getirmiştir.

Yeni Petrol Kanun Tasarısının (23.06.2004 Tarihli PİGM Taslağı) İrdelenmesi

Yeni Petrol Kanunu Tasarısının getirdikleri aşağıda yeralmaktadır.

1) Kara ve deniz alanlarının kıyı çizgisiyle ayrılarak, karasuları alanların karalar gibi değerlendirilmesi önlenmiştir. (12 mil içindeki karasuları, karaalanları olarak kabul ediliyordu.)

2) Ruhsat sayı sınırlamaları kaldırılmış sahalar rekabete açılmış, teminata bağlı program zorunluluğu getirilerek spekülatif amaçlı ruhsat alımının önüne geçilmiştir. Ruhsat alanları büyütülmüştür. (50.000 ha idi karada 100.000 ha oldu, denizde 1.000.000 ha oldu)

3) Süresi biten bir sahaya aynı şirketin 1 yıl süreyle müracaat edememesi (cezalandırma) hükmü kaldırılmıştır. Yatırım yapmak isteyenin önü açılmıştır.

4) Karalarda ruhsat süreleri 1 yıl denizlerde 2 yıl artırılmış, bir keşif durumunda sahanın belirlenmesine olanak sağlamak açısından sürelerin karalarda 3 denizlerde 10 yıl uzatılabileceği hükmü getirilmiştir.

5) Süreleri 20+10+10=40 yıl ile sınırlı olan işletme ruhsatlarının üretimin devamı müddetince uzatımı sağlanmıştır. 30+10+10 ‘ar yıl şeklinde devam etmektedir.

6) Devlet hissesi, su derinliği, ağır petrol, üretim miktarı göz önünde bulundurularak aramaları teşvik edici yönde kademelendirilmiştir.

7) Vergi oranları %55’den %40’a indirilmiştir.

8) Arama safhasında alınan devlet hakkı tüm şirketler için kaldırılmıştır. (Sadece TPAO muaftı)

9) Cezalar artırılmıştır. (Daha önce, programı yerine getiremezseniz sembolikti)

10) Tüm kısıtlayıcı mükellefiyetler kaldırılarak şirketlerin verecekleri programı uygulama zorunluluğu getirilmiştir.

11) Daha önce TPAO’na ayrıcalık olarak bir petrollü alanın müzayedeye çıkarılmadan önce TPAO’na isteyip istemediğinin sorma zorunluluğu kaldırılmıştır.

12) Eğitim maddesi değiştirilmiştir.

13) İthal edilen malzemede 2020 yılına kadar olan gümrük muafiyeti kaldırılmıştır.

Bütün dünyada olduğu gibi ülkemizdeki petrol faaliyetlerini de etkileyen faktörler vardır. Bunlardan bazıları aşağıda verilmektedir.

· Jeolojik bakımdan ümitli alanların varlığı,

· Üretilecek petrolün maliyeti,

· Dünya petrol piyasasında fiyatların dalgalanması,

· Yatırım teşviklerinin mevcudiyeti,

· Toplam vergi yükü(devlet hissesi,gelir ve kurumlar vergileri),

· Sermaye transferlerinin serbestliği,

· Bürorasinin işleyişi ve mevzuatta kolaylık,

· Ülkedeki ekonomik ve politik istikrar.

Gerek ülkenin jeolojik ve morfolojik yapısından, gerekse bulunması kolay yapısal petrol kapanlarının azalması sonucu, ülkemizde son yıllarda stratigrafik kapanlarında aranmasına önem verilmeye başlanmış olup, her iki tip hidrokarbon kapanlarını keşfetmek için petrol ve doğalgaz aramacılığının her dalında en ileri teknolojiler kullanılmaya başlanmıştır. Kara alanlarında yapılması gerekli arama çalışmaları yanında, oldukça pahalı yatırımlar gerektirmesi yönünden önceki yıllarda sınırlı sayıda sondaj çalışmaları yapılan denizlerimizde petrol ve doğalgaz aramacılığına önem verilmesi ve ülkemizde yeteri kadar aranmayan ve daha derin seviyelerde yer alan hedeflere de gereken önemin verilmesi gelecek yıllardaki yerli petrol ve doğalgaz üretimini artırmak ve yeterli düzeye gelmesini sağlamak için zorunlu hale gelmiştir.

Ülkemiz teknik kadrosu her yönüyle, sayıca az olmakla beraber, potansiyel güç olarak, dünyanın kara sahalarında petrol arayabilecek, sondaj yapabilecek ve bulunan petrolü değerlendirebilecek yetenek, bilgi ve tecrübeye sahiptir.

Bu çerçevede;

1. Türkiye büyük bir petrol ve doğalgaz üreticisi olmasa bile, henüz yeterince aranmamış ve rezervinin ne kadar olabileceği tesbit edilmemiş sahalar mevcuttur.

Bu sahalarda aramalara ağırlık verilmelidir.

2. TPAO, arama ve üretim faaliyetleri ile sınırlanmış olup, TPAO’nun entegre bir yapıya kavuşmasının sağlanması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Yerli petrolün önemi görmezden geİinmiş lokomotif görevi gören TPAO’nun arama bütçesi kısılmış, arama faaliyeti azaltılmıştır. Geçmişte bir ticari şirket hüviyetindeki TPAO zaman içinde bu özelliğinden de uzaklaştırılmıştır.

3. Kamu ve Özel kuruluşlara yurtdışı yatırımlarında gerekli desteği sağlayacak kurumsallaşmış devlet yardımları sağlanmalıdır.

4. Yabancı sermayenin girişine Petrol Kanununda yapılacak değişikliklerle ağırlık verilmelidir. Bunun en büyük nedenlerinden biri ülkemizin Güneydoğu’sunda Shell ve Mobil gibi büyük şirketlerin Türkiye’deki arama ve üretim faaliyetlerini devretmeleridir.

5. Ülkemizde uluslararası petrol şirketlerinin arama yatırımlarının azalmasının bir diğer önemli nedeni, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Kafkasya ve Orta Asya bölgelerindeki büyük rezervlerin sözkonusu petrol şirketlerini bu bölgelere yöneltmesi olmuştur.

Türkiye’de gerekli yatırımlar sağlandığı takdirde, şu anki üretimin artırılmasına yönelik plan ve stratejiler oluşturulmalıdır.

6. Petrol ve Doğal gaz arz kaynaklarının çeşitlendirilmesinde, sadece güzergah yönünden değil, kaynak ve ülke bazında da çeşitlemeye gidilmeli; ulusal çıkarlarımız açısından hem petrol, hem de doğalgaz ithalatında tek bir ülkeye bağımlılıktan kaçınılmalıdır.



Sonuç olarak;

Türkiye’de kamunun arama ve üretim yapıp yapmama ikilemi son bulmalı ve arama alanında bir devlet politikası olarak kamu ve özel sektör teşvik edilmeli, desteklenmeli ve ihtiyaçlar karşılanmalıdır.

Şimdiye kadar olduğu gibi, kamu lokomotif görevini yerine getirmeli, bilgi ve deneyim birikimini ortaya koyabilmeli, model nasıl gelişirse gelişsin, karşılaşılan sorunlar giderilerek dinamik bir ortam hazırlanmalıdır.

Stratejik, ekonomik, politik ve sosyal yönleriyle kamu arama ve üretim yatırımları vazgeçilmez tercihlerden biri olmalıdır.

Ülkemizin birincil enerji tüketiminde %60 paya sahip petrol ve doğalgaz yurt içi ve büyük ölçüde yurt dışı kaynaklardan temin edilmektedir.Ülkemiz petrol ve doğalgaz ihtiyacının kesintisiz, yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerimizin planlandığı şekilde sürdürülmesi için; Yurt içi arama çalışmaları yoğunlaştırılacak, arama ve üretim faaliyetlerini arttırmak için, yabancı sermayeli yeni ortaklıkların da tesisi ön planda olmalıdır.

Yurt dışında da petrol ve doğalgaz arama ve üretim faaliyetleri ülkemizin jeopolitik konumuna uygun olarak artan bir ivme ile sürdürülmelidir. Böylelikle Hazar bölgesi ve komşu ülkelerin petrol ve gaz potansiyelinin dünya pazarlarına açılmasında da ülkemizin etkin rol alması ile, ülkemiz dünya enerji politikalarında belirleyici olması sağlanacak ve enerjide bölgesel güç haline gelinecektir.

Küresel ölçekte; rekabet edilebilir kalkınma ekonomileri yaratabilmenin enerji politikalarından geçtiği bilinmektedir.

Petrol Kanunu ve diğer bazı Kanunlarda yapılan değişikliklerle; arama, üretim, taşıma, rafinaj ve dağıtımın entegre yapısı içinde TPAO ve yan kuruluşları eliyle birbirini tamamlayarak yürütülmesiyle, TPAO bünyesindeki TÜPRAŞ, BOTAŞ, POAŞ ve DİTAŞ bilinçli olarak parçalanmıştır. Yerli kuruluşumuz TPAO’nun arama ve üretim yatırım bütçelerini belirleme yetkisi elinden alınarak arama ve üretim faaliyetleri durma noktasına getirilmiş TPAO bilinçli olarak atıl hale getirilmesi ile özelleştirilmenin zemini hazırlanmıştır.

Ulusal sermayenin katkısı ile kurulmuş olan, dış güçlere döviz ödememek için en küçük petrol potansiyelini değerlendirecek bilgi ve insan kaynağı ile gösterdiği çaba ve özveri yok sayılarak TPAO gözden çıkarılmakta, Ulusal varlığımız olan yer altı kaynaklarımız yabancı tekellerin kar zarar hesabına terk edilecek bir model oluşturulmaktadır.

Yer altı kaynaklarımızı, ülke çıkarlarımıza uygun olarak Ulusal kamu, özel kuruluşları ve kontrollü yabancı sermaye ile değerlendirilmesini esas alan düzenlemeler kamu yararı için gerçekleştirilmelidir.

Jeofizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu