Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askeri bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, halkın ve devletin bağımsızlığını koruyacak (silahlı) kuvvetlere (onlar) emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve halkın araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, ordu adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki, yurdu savunmaktan ve korumaktan ibaret olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya halkın kendisine kalıyordu... İşte buna KUVÂ-Yİ MİLLİYE diyoruz... 1923
VATAN POSTASI BATI

Gazeteler

ORTADOĞU - FİLİSTİN, TÜRKİYE - İSRAİL

Yazar Kuvayi Milliye Dergisi
20 02 2007

(Kuvayı Milliye dergisinin Kasım-Aralık 200 tarihli 25. sayısından)

ABD, Almanya ve İsrail... Bu üç emperyalist güç merkezinin, ülkemiz ve diğer bağlı ülkelerdeki ortakları ile birlikte Türkiye'de ve bölgemizde oynadığı oyunlar yaşamımızı ve geleceğimizi birinci dereceden ilgilendiriyor.

Emperyalizmin ABD cephesinin yıkıcılığı ve öldürücülüğü üzerine birçok aydınımızın, araştırmacı ve yazarımızın yazı, inceleme ve kitapları pek yaygındır. Emperyalizm ve ABD; bu iki sözcük birbirleriyle özdeşleşmiş gibidir. Birini söyleyince ötekini de kastetmiş olursunuz. Ancak bu durum, emperyalizmin diğer cephelerinin göz ardı edilmesi sonucunu doğurmamalı. Emperyalizm=ABD değildir...

Özellikle Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra, finans-kapital holdingleri ve onların güdümündeki emperyalist devletler, dünyayı güçler dengesine göre fütursuzca paylaşıp sömürü ve talanlarını artırmak için her şeyi yapmaktalar. Bu amansız yarışta sadece mazlum halklar ve sömürülen ülkelerle savaşmıyorlar; aynı zamanda birbirleriyle de direkt ya da dolaylı boğazlaşıyorlar. Öyle ya artık nasıl olsa "komünizm tehlikesi" şimdilik de olsa ortadan kalktı...

İşte böylesine olumsuz koşullarda başlattığımız Mazlum Halklar Sivil Savunma Seferberliği, hava gibi, su gibi yaşamsal bir gereksinim...

Bu süreçte, emperyalizmin haylaz çocuğu İsrail, ağababasının sözünü dinlemeyebiliyor. Kendi kanlı tertip ve oyunlarını pervasızca tezgahlayabiliyor.

Almanya; ABD ve İsrail'e rağmen farklı sömürü ve talan planlarını yürürlüğe sokabiliyor. Dini ve etnik bölücülüğü, insan hakları ve demokrasi maskeleriyle dayatabiliyor.

Bu üç emperyalist merkezin, birbirlerinin etki alanlarına direkt ya da dolaylı tecavüzleri, insanlığı yeni bir dünya savaşının eşiğine getirebiliyor. Tüm bunların bilince çıkarılabilmesi için, bölgemizin "süper savaş mekanizması" olarak nitelenen İsrail üzerinde özellikle ve öncelikle duracağız.

Halkımızla diğer Ortadoğu halklarının arasını açmak için "laik bir sömürü düzeni" temelinde tezgahlanan çevik bir darbe girişiminden Türk-Yunan, Türkiye-İran, Türkiye-Suriye savaşına, İran-Suriye seferini yapan yolcu uçaklarını Türkiye üzerinde tacize dek her türlü provokasyonun içinde olması çıkarlarının gereği kuvvetle muhtemel olan İsrail, yahudi şeriatıyla yönetiliyor. Emperyalizmin, tıpkı Hitler döneminde Almanya'ya yaptığı gibi, atom, biyoloji ve kimya dahil her türlü silahla donattığı İsrail, çoktandır bir "uç karakolu" olmaktan kurtulmak, Ortadoğu ve Avrasya'nın tek hakimi olmak istiyor...

Tabii Almanya'ya da bakacağız. Berlin-Bağdat demiryolu hattından, "Turan"cı, İttihat Terakkici, işbirlikçi örgütlere, Gümrük Birliği ve AB'ye kadar, Almanya'yı da inceleyeceğiz...