Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askeri bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, halkın ve devletin bağımsızlığını koruyacak (silahlı) kuvvetlere (onlar) emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve halkın araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, ordu adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki, yurdu savunmaktan ve korumaktan ibaret olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya halkın kendisine kalıyordu... İşte buna KUVÂ-Yİ MİLLİYE diyoruz... 1923
VATAN POSTASI BATI

Gazeteler

SOSYAL DEMOKRASİ'DEN İNSANLIĞA İKİNCİ BÜYÜK İHANET

Yazar Kuvayi Milliye Dergisi
20 02 2007

(Kuvayı Milliye dergisinin Eylül-Ekim 1999 tarihli 18. sayısından)

Finans-Kapital, sosyal demokrasiye kurdurttuğu sözde Sosyal Devleti, Sosyal Demokratlara yıktırıyor.

Tarihteki ilk büyük insanlık suçunu, “1. Dünya Savaşı” sırasında işleyen sosyal demokratlar, o savaşa karşı çıkmamışlardı. Yerli burjuvalarını devirip halkçı ve barıştan yana bir iktidar oluşturmaktan kaçan sosyal demokrasi, şovenizmi bayraklaştırıp, dev şirket ve holdinglerin paylaşım savaşına destek olmuştu.

“2. Dünya Savaşı” sonrası, günahıyla sevabıyla, dünyada göreceli de olsa bir istikrar ve barış sağlamış olan mevcut sosyalist sistemi silahla yıkamayacağını anlayan emperyalist şirket ve holdinglerin emrindeki devletler, sosyalizmle rekabet edebilmek ve iç muhalefeti yumuşatabilmek için, daha çok sosyal demokratların eli ve aklıyla oluşturmak zorunda kaldıkları “Sosyal Hukuk Devletleri”ni; şimdi, gene sosyal demokratlara tasfiye ettiriyor.

Ülkemizdeki Sos-Dem ve Dem-Sol’lar da ağababalarının dümen suyundan gidiyorlar: 7.4’lük Marmara depremi bile, kimi kalın kafalıların ulusal ve sosyal devletin önemini kavramalarına yetmiyor. Kamusal alan; örgütlü halkın söz ve karar sahibi olduğu alandır. Mevcut devlet kurumlarını örnek göstererek kamusallık eleştirilemez. Kamusal alan demek, her zaman devlet demek de değildir. Hele o devlet; ülkesine, halkına, ulusallığına ve bağımsızlığına sahip çıkmayan sınıf ve zümrelerin eli ve aklıyla yönetiliyorsa...

Ulusalcı ve halkçı niteliklerini kaybetmemiş cumhuriyet kurumları ile demokratik kitle-meslek örgütleri, ‘Sos-Dem-Sol’ları beklemeden (ölü gözünden yaş beklenmez), gerçek bir ulus/halk devleti kurabilmek ve kamusal alanı sağlam temel ve ellerde geliştirebilmek üzere öncelikle-ivedilikle reorganize ve koordine olmalıdırlar.