Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askeri bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, halkın ve devletin bağımsızlığını koruyacak (silahlı) kuvvetlere (onlar) emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve halkın araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, ordu adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki, yurdu savunmaktan ve korumaktan ibaret olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya halkın kendisine kalıyordu... İşte buna KUVÂ-Yİ MİLLİYE diyoruz... 1923
VATAN POSTASI BATI

Gazeteler

İŞÇİ ÖLÜMLERİNİ DURDURUN!

Yazar Vatan Postası - sendika.org - Evrensel Gazetesi
04 09 2007
Tuzla tersaneler bölgesinde, patronların daha fazla kâr hırsı nedeniyle dayattığı çalışma koşulları, can almaya devam ediyor. Tersaneler bölgesinde Bekir Özmen isimli işçi iş kazasında can verdi. Özmen son 15 gün içinde can veren 5’inci işçi oldu. Konuyla ilgili bir çok parti, sendika ve kitle örgütünden tepki gelirken Ufuk Uras konuyu meclise taşıyacağını belirtti.

Son olarak dün Desan Tersanesi bünyesinde, tamir gemisinde faaliyet gösteren Emre Gemi isimli taşeron firmada çalışan Bekir Özmen adlı işçi, elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirdi. 45 yaşında ve kaynak ustası olan Özmen, taşeron firma patronunun yeğeniydi. Özmen’in cesedi hastaneye kaldırılırken, Emre Gemi’de çalışan işçiler iş bıraktı. Desan bünyesindeki diğer taşeron firmalardaki işçilere ise zorla işbaşı yaptırıldı.

4 kişi ölmüştü
21 Ağustos’ta Torgem Tersanesi’nde meydana gelen iş kazasında, Cabbar Ongun isimli işçi elektrik çarpması sonucu yaşamını yitirmişti. Güney Akarsu ise 23 Ağustos’ta Selah Tersanesi’nde elektrik akımına kapılarak öldü. Cengiz Tatlı da 30 Ağustos’ta CHP Tuzla İlçe Başkanı’nın sahibi olduğu Umut Gemi’de elektrik çarpması sonucu can verdi. Kenan Kara ise 31 Ağustos’ta sıcakların mevsim normallerinin üzerine çıkmasına karşın çalıştırıldığı için kalp krizi sonucu yaşama gözlerini yumdu. Tersane işçileri, tüm bu kazalara karşı yaptıkları eylemlerle gerekli tedbirlerin alınmasını ve kazanın sorumlusu olan patronların cezalandırılmasını istedi. Ancak yetkililer bir şey yapmadı.

Hepsi sorumlu
Tuzla tersaneler bölgesinde yayın yapan ve tersane işçileri tarafından çıkartılan Baret gazetesinden yapılan açıklamada, yaşanan cinayetlerin sorumlusunun önlem almayan patronlar kadar, hiçbir yaptırımda bulunmayan hükümet ve diğer yetkililer olduğu bildirildi. Başta sendikalar olmak üzere emekten yana tüm kurum ve partilere, birlikte mücadele çağrısı yapılan açıklamada, “Tersanelerdeki bu insanlık dışı çalışma koşullarını tersine çevirmek, insanca ve ölüm korkusunun olmadığı çalışma koşullarını yaratmak için tüm güçlerimizi birleştirmeliyiz” dendi.

Birlik çağrısı
Emek Partisi (EMEP) Tuzla İlçe Örgütü’nden yapılan açıklamada da tüm tersane işçilerine, yaşanan cinayetlere karşı birlik olma çağrısı yapıldı. Patronların, daha fazla kâr için işçilerin hayatlarını hiçe saydığına dikkat çekilen açıklamada, “Tersane işçilerinin tüm çağrılarına karşı hem yetkililer hem de hükümet, yaşanan cinayetlere karşı sessiz kalmıştır. İnsanca çalışma koşulları için her türlü ayrımı bir kenara bırakarak birlikte mücadele edilmelidir” dendi. Açıklamada, EMEP’in her zaman tersane işçilerinin mücadelesinin içinde yer alacağı bildirildi.

Meclis gündemine gelecek
Konuyla ilgili açıklama yapan ÖDP İstanbul Milletvekili Ufuk Uras, 15 gün içinde 5’inci iş kazasının yaşandığına dikkat çekerek, yaşananların açık cinayet olduğunu söyledi. Tersane patronlarının, bölgeyi işçi cehennemine çevirdiğini ifade eden Uras, “Hükümetin son programında, iş güvencesinin ve iş güvenliğinin tam olarak sağlandığı iddia edilmektedir. Tuzla tersaneler bölgesinde öldürülen işçi arkadaşlarımız, hükümetin programını tekzip edercesine, AKP iktidarının bu büyük yalanını, görmeyen gözlere, duymayan kulaklara inat ortaya koymuşlardır. Mezbahaya dönüşen tersanelerdeki bu durumu uzaktan izlemek yerine emek, barış, demokrasi güçlerinin örgütlü iradesiyle bu katliama son deme kararlılığını göstermeliyiz” dedi. Milletvekilleri olarak görevlerinin bu konunun Meclis’in öncelikli meseleleri arasına girmesini sağlamak olduğunu dile getiren

Tersane işçisi yalnız değil
Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Yönetim Kurulu adına yapılan açıklamada, kazaların patronların emeğe ve insana bakış açısını gösterdiği kaydedildi. Açıklamada “İnsanların akşam evlerine dönememe ihtimali ile işlerine gittiği bir ülkede, demokrasi sadece bir sandıkla birkaç oydan ibaret olarak kalmaya mahkumdur” denildi. Ölen işçilerin sahipsiz, tersane işçilerinin ise yalnız olmadığı vurgulanan açıklamada, Birleşik Metal-İş Sendikası’nın, tersane işçilerinin çalışma koşullarının yeniden düzenlenmesi ve gereken önlemlerin alınması için gerçekleştireceği her türlü eylemi destekleyeceği duyuruldu.

Üzerimize düşeni yapacağız
Tersanelerin ucuz işgücü cenneti haline getirildiğini dile getiren Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi, patronların “Para kazanayım da nasıl kazanırsam kazanayım” diye baktığını, devletin ise tedbir almadığını söyledi. Servi, koşulları tersine çevirmek için sendikalara, kitle örgütlerine iş düştüğünü ifade etti.

Haber-İş Anadolu Yakası Şube Başkanı Turgut Aktaş, başta İstanbul Şubeler Platformu olarak, tüm sendikaların ve kitle örgütlerinin birlikte mücadele etmesi gerektiğini söyledi. “Sermaye nasıl birleşiyor görüyoruz. Bugün tersanenin başına gelen yarın bizim başımıza gelecek. Sermayenin amacı belli, insan ölmüş-ölmemiş önemli değil onlar için. Ucuza çalıştırmak istiyor” diyen Aktaş, ölümleri durdurmak için Haber-İş Sendikası Anadolu Yakası Şubesi olarak üzerlerine düşen görevi yerine getirmeye hazır olduklarını bildirdi.)

11 şubeden ortak açıklama
Belediye-İş 1, 2, 3 ve İETT şubeleri; Yol-İş 1 No’lu Şube, Haber-İş 1 No’lu Şube, Harb-İş 1 No’lu ve İstanbul şubeleri, Tez Koop-İş 2 No’lu Şube, Deri-İş Tuzla Şube ve Petrol-İş İstanbul Şube, ortak açıklama yaparak Tuzla tersanelerinde yaşanan iş cinayetlerini kınadı. Gösterilen tepkilere karşın tersane patronları hakkında en ufak yaptırımda bulunulmadığına dikkat çekilen açıklamada, “İş cinayetlerini protesto etmek isteyen işçilere gösterilen acımasız tutumun zerresi dahi patronlara gösterilmedi” dendi. Bu tutumdan cesaret alan patronların, işçileri kölece çalıştırmaya devam ettiği kaydedilen açıklamada, güvenceli çalışmanın sağlanması için verilecek mücadelenin, sendikaların öncelikli görevi olduğu bildirildi. Açıklamada, iş cinayetlerinin durdurulması, gerekli tedbirlerin alınması, siyasi iktidarın ve ilgili kurumların gerekli incelemeyi yaparak sorumluları yargı önüne çıkarması, gerekli tedbirleri almayan firmaların ruhsatlarının iptal edilmesi istendi.

İşçiler ölüme gönderiliyor
Limter-İş Sendikası Genel Başkanı Cem Dinç: Biz tersanelerde iş güvenliği ve işçi sağlığına ilişkin önlemlerin alınmadığını yıllardan beri söylüyoruz. Ama sesimiz duyulmak istenmiyor. Gerekli önlemler alınmazsa ölümlerin ardı arkası kesilmeyecek. Taşeronluk sisteminden kaynaklandığını, işçilerin iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını, sigorta primlerinin dahi yatırılmadığını söyledik. Limter-İş olarak iş cinayetleriyle ilgili her türlü mücadeleyi vereceğiz, bu bizim çalışmalarımızın en başında geliyor. 1992’den bu yana 100’e yakın insan hayatını kaybetti. Bu da sadece ulaşabildiklerimiz. Üç kuruşluk iş güvenliği tedbirleri ile bu ölümlerin önüne geçilir ama yapmıyorlar. Yasalarda var ama uygulanmıyor. İşçiler teker teker ölüme gönderiliyor. Yetkililer de bunu iyi biliyorlar. Haberlerinin olduğunu da biliyoruz. Artık onların da buraya müdahale etmesi, sorumluların yargılanması gerekir.
Bizim ilgili kurumlara yapılmış onlarca başvurumuz var, ama hiçbirinden yanıt alamadık. 15 günde 5 işçi ölüyorsa hiçbir yaptırımın ve denetimin gerçekleştirilmediği anlaşılıyor.
Tersanelerdeki bu iş cinayetlerinin önüne geçmek için toplumsal muhalefetin yükselmesi gerekiyor. Bunun için de kitle örgütlerinin, emek örgütlerinin duyarlı olması gerekiyor. Tersanelerin iç yüzünü anlatmak gerekiyor. Yetkililer sessiz kalıyor. Bunu tersine çevirecek olan, biz tersane işçileri ve emek örgütlerinin mücadelesidir. Tüm kurumları duyarlı olmaya ve bizlerle birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz.

‘Sendikalı olun’ çağrısı
Dokgemi-İş Sendikası Genel Başkanı Necip Nalbantoğlu: 15 günde 5 iş kazası yaşanıyorsa bizim işverenlerimiz gerekli tedbiri almıyor demektir. Ne sebeple olursa olsun kazaların altında iş güvensizliği yatmaktadır. Sendikamız, son 10 yıldır 2 bine yakın üyesini gerekli eğitimden geçirdi. Çalışma Bakanlığı müfettişleri ve hocaların katılımıyla... Bizim örgütlü olduğumuz yerlerde kazalar en aza inmiş durumda. Ölümlü iş kazası söz konusu değil. Bir gerçeği ortaya koymak gerekiyor. Örgütlü toplum olmak gerekiyor. Bir sendika üyesi olsalar; ille Dokgemi-İş değil, sendika üyesi olsa işçiler, sendika onların hakkını en iyi şekilde koruyacak. Mutlaka sendikaya üye olup onun güvencesi altına girmeliyiz.
Madalyonun arka yüzü ise taşerondur. Bakanlık istatistiğine baktım. Bizim işkolunda 14 bin çalışan gözüküyor. Oysa işkolumuzda 33 bin 500 çalışan var. Kadrolular kayıtlı diğerleri ise kayıtlı değil. Tersane işverenleri taşeronlara iş verirken bunu göz ardı etmemeli. Hukuki olarak kazadan ve ölümden taşeron kadar tersane sahibi de sorumludur. Bunun için kadrosunu geniş tutmalı ve taşeron ile çalışmamalı. Taşeron, üç kuruş eksik olsun diye eğitimsiz işçi çalıştırıyor. Ve bu zihniyet bizi bu hale getiriyor.

Tedbirsizlik denemez
Emek Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel yaptığı açıklamada, son 15 günde 5 işçinin iş cinayetine kurban gitmesinin, tersanelerdeki çalışma koşullarını ve kapitalizmin vahşi yüzünü gösterdiğini söyledi. Tersane patronlarının işçilere reva gördükleri bu koşulları “uluslararası alanda rekabet edebilme koşullarına” bağladıklarına dikkat çeken Tüzel, Türkiye’nin, emekçilerin sağlıklı çalışma koşulları açısından diğer ülkelerden geri durumda olduğunu belirtti. Patronların, bir yandan da gemi üretiminden trilyonlar kazandıklarını söylemekten geri durmadığına dikkat çeken Tüzel, “Yaşananlara basit bir tedbirsizlik denemez. Buradaki çalışma koşullarının kötülüğü ve buna göz yumulduğu, yıllardır işçiler tarafından dile getiriliyor. Kamu ve idari kuruluşlar bu duruma el atmalıdır. Sınıf kardeşlerini kurban veren işçiler, birlik olarak buna son vermek üzere üretimden gelen güçlerini kullanmalıdır” dedi.

Müfettişler henüz inceleme yapmadı
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İstanbul Müdürlüğü İş Teftiş Kurulu’ndan adını vermek istemeyen Grup Başkan Yardımcısı bir müfettiş, tersanelerde son on beş günde beş işçinin ölümüne yol açan kazalarla ilgili olarak, gazetemize şu açıklamayı yaptı:
“Bu kazalarla ilgili işverenler bize bildirimde bulundular. Bu ay içerisinde bir iki müfettiş arkadaş orada inceleme başlatacaklar. Bunun programı yapıldı, görev dağılımı yapıldı. İlgili arkadaşlar, yarın öbür gün incelemeye başlayacaklar. Orası devamlı denetim altında, ama tabii kocaman yer; kazalar olabiliyor. Tuzla tersaneleriyle ilgili özel bir proje denetimi yapıldı ve raporu hazırlandı daha önce. Bunu teftiş kurulu başkanlığından isteyebilirsiniz. Bu son on beş günle alakalı değil. İstanbul’un müfettişlerinin baktığı alan belli; İstanbul, Trakya artı Yalova. Bu alan içerisinde görev alan arkadaşların sayısı 50 kişiyi bile bulmuyor.”

İşçiler patronlara tepkili
Tersane işçileri yıllardır yaşanan kazaların sorumlusunun patronlar olduğunu söyledi.
5 yıllık işçi Sedat Uzun, pek çok arkadaşının yaşamını yitirdiğini, güçlerini birleştirmemeleri durumunda çok kişinin daha yaşamını yitireceğini söyledi. Nedim Güven ise kazaların, patronların kâr hırsı nedeniyle yaşandığını dile getirdi. Ölen işçilerin geride kalan ailelerinin durumunun içler acısı olduğuna dikkat çeken Güven, “Sessiz kalırsak yarın neden sıra bizde olmasın” dedi. Hüseyin Utku ise şunları anlattı: “Tersane işçisinin durumu ortada. Cenazelerimize bile sahip çıkamıyoruz. Böyle devam ederse her gün ölmeye devam edeceğiz. Bunlara karşı mücadele etmeliyiz.”

Kaynak : Evrensel