Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askeri bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, halkın ve devletin bağımsızlığını koruyacak (silahlı) kuvvetlere (onlar) emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve halkın araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, ordu adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki, yurdu savunmaktan ve korumaktan ibaret olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya halkın kendisine kalıyordu... İşte buna KUVÂ-Yİ MİLLİYE diyoruz... 1923
VATAN POSTASI BATI

Gazeteler

CEM GENÇLER'DEN "23 NİSAN'IN ÖNEMİ"

Yazar Derleyen: Cem Gençler
23 04 2007

“23 Nisan’ın Önemi” konulu bu ödevimi internetten ve babamdan yararlanarak hazırladım.

Cumhuriyetimizin kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün biz çocuklara armağan ettiği 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı kutluyoruz. Atamız, ileri görüşlülüğü ile dünyada bir ilki oluşturmuş. Kurtuluş Savaşımızın lideri, geleceğin cumhuriyet nesillerine verdiği önemi ve duyduğu güveni, 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı'nı biz çocuklara emanet ederek göstermiştir.

23 Nisan'ın anlamını kısaca hatırlamaya çalışalım. İlk meclisimiz, 23 Nisan 1920'de Ankara'da toplandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu ilk döneminde kurulan hükümetler ‘Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti' adını taşımaktadır. Meclis’in Başkanı aynı zamanda Hükümet’inde başkanıydı. Hükümet üyeleri TBMM tarafından ve Meclis içinden seçilmekteydi. 2 Mayıs 1920 tarih ve 3 sayılı Kanun'la Bakanlar Kurulu’nun nasıl seçileceği belirlendi. Bu kanunla 11 Bakanlık oluşturulmuştur. Bakanlıklar, günümüze kadar çeşitli değişiklikler ile devam ede gelmiştir.

23 Nisan’ın diğer bir boyutu da ulusal egemenliğin sağlıklı genç nesillere emanet edilmesidir. Tabi sağlam kafalara. Sağlam kafa da sağlam vücutta bulunur. Bu da her şeyden önce sağlıklı beslenmeye bağlıdır. Sağlıklı ve nitelikli beslenmenin en tabii hakkımız olduğu, her çocuğun bu haktan eşit olarak yararlanması gerektiği unutulmamalıdır. Dünya genelinde yarım milyona yakın çocuk yetersiz besleniyor. Bu yüzden yılda 10 milyona yakın çocuk ölüyor. Çoğu kız 200 milyonun üzerinde çocuk hiç okul görmüyor. Bu gerçekler karşısında devletlere, hükümetlere ve halk örgütlerine konunun önemini kavratmak için 23 Nisan'ın ayrı bir önemi vardır. Bu nedenle hemen aklıma geliveren bir öneriyi söylemek istiyorum. Bir çok ülkede sürdürülen 'Okul Sütü Programı'nın tüm ilköğretim okullarında vakit geçirilmeden başlatılması gerektiği inancındayım

Diğer yandan bizleri üzen başka bir konu da tarımda, sanayide ve hizmet sektörlerinde “çocuk işçiler” kullanılmasıdır. Özellikle tarım alanında çoğu kız olan çocuk işgücü, aile içi işlerde boğaz tokluğuna ya da gündelikçi olarak çok düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır. Ülkemizde çocuk tarım işçileri, tarımda çalışanların yaklaşık yüzde 8 - 10'unu oluşturduğu belirlenmiştir. Sanayide ve hizmet sektörlerinde, kağıt ve çöp toplama işlerinde “çırak”, “toplayıcı”, “ayakçı”, adları altında kölelik şartlarında çalıştırılıyor çocuklar. İşsiz anne babaların çocukları dilencilik ve kap-kaç çetelerinin eline terk ediliyor. Onlar bizim kardeşlerimiz, arkadaşlarımız... Biz çocuklara yönelik aile içi şiddet ve dayak ise işin cabası.

Türkiye'de 5 milyona yakın çocuk okula gönderilmezken hangi gelişmeden ve kalkınmadan bahsedebiliriz? Biz çocukların çalışma durumu, ailenin ekonomik ve sosyal koşulları temelinde ele alınmalıdır. Böyle yapılmazsa, toplumun temel insan kaynağı ve geleceği olan biz çocukların karşılaşacağı sorunların içinden çıkamayız. Yukarıda da belirttiğim gibi; geleceğimizin teminatı olan çocuklara bu gün iyi koşullarda yaşayacakları bir doğa ve toplum yaratmak üzere her şeyi yapmalıyız. İşsiz, sigortasız, sendikasız anne babaların olmadığı, zengin fakir uçurumunun en aza indirildiği, ekonomik ve sosyal adalete dayalı bir toplum herkesten çok biz çocukların hakkıdır. Çocuğuna en basit bir oyuncağı bile alamayan, bırakın oyuncağı, evine çocuklarını sağlıklı besleyebilecek gıda maddelerini bile götüremeyen anne-babaların üzüntüleri tarif edilebilir mi? Hele Irak’taki, Filistin’deki çocukların ve onların anne-babalarının çektiği zorluklar ve acılar... Tüm dünya çocukları kardeştir.